Dua almaya bakın!

A -
A +

Allah adamlarından gönül ehli bir veli. Şemseddîn-i İznîkî... Bir günkü sohbetinde, - Dua almaya bakın! Buyurur. İnsan, dua alarak Allaha yakın olur. Ve bir menkıbe anlatır. Hadise şöyle: Evliyâ-yı kirâmdan, bir büyük zat var. Ubeydullah-ı Ahrâr. Bu zatın gençliğinde bir adeti vardır. Şöyle ki, Her görüştüğünden dua ister. Kim olursa olsun. Bir gün, buğday satın alır birinden. Parasını ödeyip ayrılır. Ama bir şeyi unutmuştur. Dua istemeyi. "Eyvah, dua istemedim" - Eyvaaah! Der. Ben o kimseden dua istemedim. Belki onun duasındaydı seadetim. Geri döner hemen. Hem de üç günlük mesafeden. O köye gider tekrar. O köylüyü arar. Çalar kapısını. Köylü, onu görünce telaşlanır. Merakla sorar: - Hayrola arkadaş! Yoksa bozuk mu çıktı buğdaylar? Mübarek sakindir. - Hayır! Buğdayda problem yok. - Öyleyse? - Bir şeyi unutmuşum. - Neyi? - Dua istemeyi. Adam anlamaz. - Nasıl yani? Duayı unutmuşum - Bak kardeşim. Ben her görüştüğüm kimseden dua isterim. Bu, benim adetimdir. Senden istemeyi unutmuşum. Köylü şaşkındır. Tekrar sorar: - Yani sen, sırf bunun için mi geri döndün? - Evet. - Hem de üç günlük yoldan? - Evet. - İyi de, ben cahil biriyim. Bırak dua etmeyi, yüz yıkamayı bile bilmem. - Olsun. Sen yine de dua et. Köylü açar ellerini. Yalvarır: - Ya Rabbi! Aç bunun kalp gözünü. Meğer mübarek biriymiş. Kabul olur duası. Hem de o an. Hace Ubeydullah'ın açılır kalp gözü. Henüz oradan ayrılmadan.