"Dua et, zengin olayım"

A -
A +

Ubeydullah Hakkârî... Büyük âlim, evliyâ. Bir gün, - Ey insanlar! buyurur. Allahtan her şeyin hayırlısını isteyin. Israrcı olmayın. Çünkü vermesi mi hayırlıdır, vermemesi mi? Onu biz bilemeyiz. Ve şu menkıbeyi anlatır: Asr-ı saadette bir kişi vardır. Adı Sa'lebe. Bu, bir gün Resulullaha gider. Dua ister: - Ya Resulallah! Dua et zengin olayım. Efendimiz ikaz ederler: - Hayırlısını iste. Sa'lebe: - Hayır der. Dua et, zengin olayım. Bıktım fakirlikten. Eyvaaah! Resulullaha "Hayır" demek küfürdür. O, bu sözüyle küfre düşer zaten. Hayırlısını iste! Efendimiz, ikinci defa ikaz eder: - Hayırlısını iste. O diretir: - Dua et, zengin olayım. Efendimiz yine merhamet eder. Son kere ikaz ederler: - Bak! Ben peygamberim. Dua edersem, kabul olur. Ama ola ki sen sıkıntıya girersin. Hayırlısını iste. Ama o, söz dinlemez. - Dua et, zengin olayım. Eh, kendi istemiştir. Resulullah dua buyurur. Zengin olur. Malları katlanarak artar. Öyle ki, sürülerini almaz olur ağıllar. Ve zekât farz olur Şehir dışında bir çiftlik açar. Artık namazlara da gelmez olur. Ve o sene zekat farz olur. Resulullahın emriyle zekat memuru gider. Sa'lebeden zekat ister. Ancak o, - Bir düşüneyim der. Memur gider, dolaşır, tekrar gelir Ama Sa'lebenin niyeti bozuktur. - Ne zekatı! der: Siz düpedüz haraç istiyorsunuz. Ben bu malı sizin için mi kazandım? Ve mürted olur, yıkar ahiretini. Sonsuz ateşe atar kendini. Memur döner. Durumu arz eder. Hazin cevap: - Sa'lebeye yazıklar olsun!