Muhacir sahabilerden Abdurrahmân bin Avf "radıyallahü anh", yaşlı haline rağmen "Bedir" cengine katılmıştı. İki taraf yerlerini almış, birazdan tarihin en mühim ve anlamlı cengi başlayacaktı. O ara, Medineli iki delikanlı yanaştı bu güngörmüş ihtiyarın yanına: - Amca, bakar mısınız! - Buyurun evlatlar. - Siz, Ebû Cehil'i tanırsınız herhalde? - Tabii, tanıyorum. Gençler heyecan yüklüydüler. - Onu bize gösterir misiniz? - Olur, ama niçin? - Onunla bir hesabımız var da bugün. - Onunla hepimizin hesabı var. - Ama biz yemin ettik. Ne yemini ettiniz? - Ne yemini? - Duyduk ki, Efendimizi çok üzmüş bu alçak. İşte biz yemin ettik ki, onu öldürmeden ayrılmayalım cenk yerinden. Ya o ölmeli, ya da biz. Gençlerin bu sözleri ihtiyar sahabinin çok hoşuna gitti. Gözüyle düşman saflarını taradıktan sonra, eliyle işaret etti. - İşte ey civanlar! Ebû Cehil, düşman safları arasında ileri geri dolaşıp, kâfirlere bir şeyler söyleyen iri gövdeli, kara kuru adamdır, gördünüz mü? Gençler, başlarıyla "Evet" işareti yapıp, kartal bakışlarını onda sabitleyerek mırıldandılar: - Onun işi, bugün tamamdır inşallah! Sonra ikisinin de eli hızla kılıçlarına gitti. Elleri kabzalarda, gözleri o Allah düşmanında olarak sabırsızlıkla "Hücum" emrini beklemeye koyuldular. Kimdi bu gençler? İyi de kimdi bu gençler? Bunlar, Afrâ hatunun iki oğlu "Muaz" ve "Muavvez" kardeşlerdi. Ve Efendimiz harbi başlattılar: - Hücuuuum! Bir anda, sert bir yaydan fırlayan ok misâli yerlerinden kopan gençler, birer "Şâhin" gibi yüzlerce kâfirin üzerinden aşarak hedeflerine ulaştılar. Önce "Muâz" sokuldu koca kâfire. Kılıcını şimşek gibi kaldırıp şiddetle çaldı bacağına. Dengesini kaybeden Ebu Cehil, deveden aşağı yuvarlandı. İki kardeş Ebu Cehil'in üzerine çullanıp, cansız düşene kadar kılıç vurdular. İşte tam bu sırada Resûlullah sordu eshaba: - Ebû Cehil'in hâlini bilen var mı? Birkaç sahabi, bunu öğrenmek için hemen harp meydanına koştular. Yetmiş kadar kâfir ölüsü arasında, Ebu Cehil'in leşini arıyacaklardı. O vakit Ebû Cehil'in Cehennemlik bedeni, Muaz ve Muavvez kardeşlerin şerefli kılıçlarıyla kanlara bulanmış olarak, yerde can çekişiyordu...