Eğridir'de yaşayıp orada vefat eden büyük velî Muhammed Çelebi Sultân hazretlerine bir gün bâzı sevdikleri; - Efendim, bize Peygamberimizden bahseder misiniz? dediler. Şunu anlattı onlara: Bir gün, "Âmir" ve "Erbed" adında iki müşrik gizlice Medîne'ye geldilere. Gâyeleri, Efendimizi öldürmekti. Bir plân yaptılar. Âmir, Resûlullahın önüne gelip îman ettiğini söyleyecek ve bâzı suâller sorarak Efendimizi oyalayacaktı. Erbed ise arkadan gelip kılıç vuracaktı. Yapabilirse tabii!.. Nihâyet Efendimizi dışarda gördüler. Âmir, sahte bir edeble yaklaşıp; - Ben yeni îman ettim, dedi. Sonra bir şeyler sormaya başladı. O sırada Erbed, kılıç vurmak için arkadan yaklaştı. Ama bir türlü vurmuyordu. Âmir, ona kaş-göz işaretleriyle, "Haydi, ne duruyorsun, vursana!" demek istiyordu. Ama o, vurmuyordu. Sonra ayrılıp uzaklaştılar. Âmir çıkıştı arkadaşına: - N'aaptın sen? Ne konuşmuştuk, niye vurmadın?" Erbed; - Sorma, dedi. Vuramadım işte. - Niçin ama? - Ben ne zaman vurmaya niyetlendiysem, Onun yerinde seni görüyordum. Vursaydım, seni öldürecektim. > Elbisesi tutuştu ve... Bir gün de şunu anlattı sevdiklerine: Eshâb-ı kirâmdan dört kişi Resûlullahın ziyaretine gelmişlerdi. Bir müddet sohbet ettiler. Efendimiz, bir ara onlara bakarak; - Sizin en sona kalanınız, yanarak vefat eder, buyurdu. Aradan yıllar geçti. Üçü, çeşitli şekillerde vefat ettiler. Sonuncusu "Semüre bin Cündeb" idi ki, soğuk bir kış gününde çok üşüyüp ateş yaktı. Ve iyice sokuldu ateşe. Daha çok ısınmak istiyordu mübarek. Yaşlıydı da. Farkına varmadan tutuştu elbisesi ve yanarak şehid oldu oracıkta. "Radıyallahü anhüm..."