Hindistan velîlerinden Muhammed İsmâil hazretleri, bir gün şunu anlattı: Eshâbtan Sefîne hazretleri, Efendimizin de hazır bulundukları bir sefere katılmıştı. Ancak bir molada ayrıldı ordudan. Ve esir düştü Rumlara. Sonra bir fırsatını bulup kaçtı ve İslâm askerlerini aramaya başladı. İyi de uçsuz bucaksız çölde ne yöne gitsindi mübarek? Derken bir "arslan" çıktı karşısına. Çok iri ve korkunçtu. Kükrediğinde yer sarsılırdı sanki. Görünüşe bakılırsa karnı da açtı. Ne yapsın mübarek! Allaha sığınarak seslendi hayvana: - Ben, Muhammed aleyhisselâmın Eshâbındanım. Ordumuzu kaybettim, onu arıyorum! O korkunç arslan, Resûlullahın ismini duyunca, "kuzu"ya döndü. Mahcûbiyeti belli oluyordu hâlinden. Dostça yaklaştı. Ve eğilip yüz sürdü ayaklarına. Belli ki özür diliyordu. Hazreti Sefîne, ayrılıp orduyu aramaya çıktı yine. Arslan da peşinde. Issız çölde yalnız bırakmadı onu. Ne zaman ki İslâm mücâhidleri göründü, o zaman ayrıldı yanından. Hem de geri geri... Ve edeble. > Eğer kabından boşaltmasaydın Sonra şunu anlattı: Bir gün de fakirin biri Efendimize gelerek buğday istedi. Ekmek yapacaktı garip. Resûlullah "bir ölçek" buğday verdi ona. Adamcağız o buğdayın yarısını öğütüp ekmek yaptı. Bir müddet sonra kalan kısmıyla ekmek yapacaktı ki, buğdayın hiç azalmamış olduğunu gördü. Şaşırdı tabii. Yarısıyla ekmek yaptı yine. Üçüncü defa lâzım olduğunda, kabı yine dolu gördü. Halbuki çoktan bitmiş olmalıydı. Sonra o buğdayı başka kaba boşalttı. İşte o zaman buğday azaldı ve tükendi nihayet. Koşup Efendimize arz edince; - Ey kişi! Eğer kabından boşaltmasaydın, o buğdayı senelerce yiyecektiniz de yine bitmeyecekti, buyurdular. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com