Emanet kutu

A -
A +

Ankara toprağını nurlandıran bir büyük evliya. Hacı Bayram-ı Veli. O devirde, yetim ve öksüz bir genç vardır. Kimsesiz. Alabildiğine saf ve temiz. Ankara'ya yakın bir köyde oturmaktadır Bu, bir gün askere çağrılır. Gidecektir ama, Babasından kalan birkaç parça bilezikle altını vardır garibin. Bunları emanet edecek hiç kimsesi yoktur. Düşünür, taşınır. Hacı Bayram hazretleri hatırına gelir. Öyle ya, ona teslim edebilir. Emanetleri bir kutuya koyar. Türbeye koşar. Mübarek ruhuna bir Fatiha okuduktan sonra, -Yâ hazret! Der, şu kutuyu şuraya bırakıyorum. Askerden dönünce alırım. Ve çıkar türbeden. O kadar rahattır ki, Müsterih olarak gider askere. Al alabilirsen! Askerliği bitince, döner köyüne. Ertesi gün, koşar türbeye. Bıraktığı emaneti alacaktır. O kadar saf ve temizdir ki, Acabası yoktur bu hususta. Girer türbeye, selam verir. Evet, kutu, koyduğu yerdedir. Türbedârı görür o ara. -Efendi baba! Şu kutuyu, ben koymuştum buraya. Şimdi alıyorum. Türbedâr, elini olumsuzca sallar. -Al alabilirsen! -Anlıyamadım? -Evlat! Ben onun yerini birkaç defa değiştirmek istedim de, yerinden bile kıpırdatamadım. Sen nasıl alacaksın ki? O böyle söylese de, Genç uzatır elini. Alır emânetini. Türbedar şaşkındır, genç sakin. Bu, normal bir şeydir onun için. Delikanlı, Hacı Bayrâmı çok severken, Şimdi aşıkı olur. *** Hacı Bayram-ı Veli, sözü tesirli bir zattır. Tevazudan sorarlar bir gün ona. Sorar onlara: -Siz huzur ister misiniz? -Elbette. -Öyleyse mütevazı olun. Çünkü, -Alçak gönüllü olan, dünyada da rahat eder, ahirette de. Ayrıca, -Tevazu, müminin zinetidir buyurur. Kimde varsa, onu süsler ve yükseltir.