Balıkesir Velilerinden "Hayrettin Efendi", çok cömertti. Zevk alırdı vermekten. Bir gün sordular kendisine: - Hocam, sizce en büyük mutluluk nedir? Buyurdu ki: - Verip insanları sevindirmektir. Ama verip unutacaksınız. Karşılık beklerseniz, o, ticaret olur ki, hiç kıymeti olmaz o zaman. *** Bir gün de, - İyi insan nasıl olur? diye sordular. - İyi insan, herkesin ihtiyaç duyduğu kimsedir, buyurdu. Su gibi, hava gibi, gıda gibi. Elinden ve dilinden kimseye zarar gelmez onun. Kimseye yük olmaz, bilakis yükünü çeker insanların. Güler yüzlüdür. Onu gören ferahlar. - Peki, kötü insan nasıldır hocam? - Hastalık gibidir. Kimseye faydası olmaz. Hep kendini düşünür. Asık suratlı, çatık kaşlıdır. İnsanlar kaçar ondan. İşleri düşse de varmazlar yanına. Mümin, müminin aynasıdır Bir gün de sohbette, "Mümin, müminin aynasıdır" buyurmuştu. Bir sevdiği rica etti: - Hocam, bunu biraz açıklar mısınız. Mübarek, "Pekâlâ" buyurup şunu anlattı: Peygamber Efendimiz, Eshabın büyükleriyle bir yerde oturmuş sohbet ediyorlardı ki, biri geldi yanlarına. Efendimize bakıp hakarette bulundu o yüce Peygambere. - Vay terbiyesiz! Neler söyledi? - "Senin kadar kötü, senin kadar çirkin birini daha görmedim" dedi. Bir işaret etse, eshap parçalayacaklardı adamı. - Efendimiz cevap vermedi mi peki? - Verdiler. O ne dediyse, "Doğru söylüyorsun" buyurdular. - Allah Allah. Sonra hocam? - O gitti, biraz sonra hazret-i Ebu Bekr geldi oraya. Efendimizi görünce güller açtı yüzünde. Sevgi ve muhabbetle bakıp, "Yâ Resulallah! Senin kadar iyi, senin kadar güzel birini görmedim hayatımda" dedi. - Ee, Efendimiz ne buyurdular? - Ona da "Doğru söylüyorsun" buyurdular. - Doğrusu çok şaşırdım hocam. - Haklısın, Eshab-ı kiram da çok şaşırmışlardı. Onun için "Yâ Resulallah, o adama da doğru söylüyorsun buyurdunuz, Ebu Bekr'e de. Hikmeti nedir? diye sordular. - Efendimiz ne cevap verdi? - Buyurdular ki, "Ben bir aynayım. Bana bakan kendini görür. O adam baktı, kendini gördü. Ebu Bekr baktı, kendini gördü. İkisi de kendi özelliklerini söylediler."