"Ahmet bin Mevdud Çeştî", Hindistan evliyasından. Kabr-i şerifi Hindistan'da, Çeşt şehrindedir. Bir gün bir talebesiyle sohbet ediyordu ki, bir sual sordu gence. - İnsana en iyi nasihatçi nedir, biliyor musunuz? - Bilmiyoruz hocam, nedir? - Ölüm'dür evladım. - Ölüm mü? - Evet, Ölüme hazırlanan, güzel huylu olur. Kimseye kötülük yapamaz. Neden? Çünkü öldüğünde, her yaptığından hesap sorulacağını iyi bilir. Cehennemi düşününce, korkudan aklı gider. Günah işlemeye güç bulamaz kendinde. Delikanlı sordu: - Hocam, ölürken Peygamber Efendimizi görecekmişiz, öyle mi? - Evet evladım. Mümin olsun kâfir olsun, ölürken herkese Peygamber efendimiz gösterilecektir. Bunu tanıyor musun? Ve "Bunu tanıyor musun?" diye sorulacaktır. - Peki Onu tanıyacak mıyız hocam? - Elbette. Mümine sorulduğunda, "Evet, iyi tanıyorum" diyecek. Ayrıca Resulullah'ın o anlatılmaz güzellikteki nur cemalini görünce, Ona iman ettiğine bin kat sevinip, bin defa şükredecektir Allah'a. - Ya kâfirler? - Onlar da görecek ama bin defa pişman olacaklar iman etmediklerine. - Neden hocam? - Çünkü "Eyvaah! Ben n'aaptım? Niçin inanmadım bu güzel Peygambere?" diye yanıp kavrulacaklar pişmanlık ateşiyle. Ama asıl pişmanlık Cehennemde olacak. Şöyle ki, oranın dayanılmaz acı ve azaplarını çekerken, Cennettekilerin nimetler içindeki halleri gösterilecek onlara. İşte o zaman, yüzbin defa artacak o pişmanlıkları. Altın'dan kıymetli şey? Bir gün de sevdiği bir gence sordu: - Dünyada "Altın"dan daha kıymetli bir şey biliyor musun evladım? - Bilmiyorum hocam. Altından kıymetli ne olabilir ki? - Bil bakalım nedir o? Delikanlı düşünmeye başladı ve saydı aklına gelenleri. - Zümrüt mü hocam? - Hayır. - Elmas mı? - Değil. Bütün bildiği kıymetli madenleri saydı ama hiçbiri değildi. - Merak ettim hocam. Neymiş o altından kıymetli olan şey? - "O altını başkasına veren"dir evladım. Vermek, bu kadar kıymetlidir dinimizde. Unutma, veren aziz olur, alan zelil. Peygamberimiz, Eshab-ı kiram ve din büyükleri hep vermişler ve hatta zevk almışlardır vermekten.