Amr bin Cemuh Ensârî "radıyallahü anh", bir ayağı özürlü bir sahâbîydi. Yine de kaçırmazdı bir harbi. Uhud'a gidileceği zaman, dört oğlu gelip yalvardı kendisine: - Baba, sen gelme bu harbe. - Neden? - Özürlüsün. Hemen itiraz etti: - Hayır geleceğim. - Baba, biz senin yerine de savaşırız. Celallendi: - Allahın Habîbi cenk etsin, ben kadın gibi evde oturayım, yakışır mı? Mecburen boyun büktüler: - Sen bilirsin baba. Ordu hareket etmişti. Hanımına "Elvedâ" deyip çıktı evden. Tam kapıdan çıkıyordu ki, içten bir dua etti: - Yâ Rabbi, bu cenkten geri döndürme beni! Siz biraz geri durun! Orduya yetiştiğinde harp başlamıştı. Seslendi oğullarına: - Siz biraz geri durun! Ve daldı düşman içine. Sonra mı? Şehid oldu. Oğullarından biri de şehit düştü o gün. Hanımı, Medine'de duydu bunu. Devesine binip, geldi Uhud'a. Yerde yüzlerce şehid yatıyordu. Arayıp, buldu kendi şehidlerini. Onları devesine bindirip, sürdü Medine yönüne. Fakat o da ne? Deve yürümüyordu. Hazret-i Aişe onu görüp sordu: - Bu cesetler kime ait? - Biri oğlum, biri de helâlim. Deve yürümüyor Ve ilave etti: - Ama devem yürümüyor. - Neden? - Bilmiyorum. - Bu yük, fazla gelmiş olabilir mi? - Hayır, bundan çok yük vururdum da, hiç böyle yapmazdı. Bunda bir iş var. Ve koştu o Serverin huzuruna, arzetti durumu. Efendimiz sordular: - Beyin evden ayrılırken bir şey demiş miydi? - Evet yâ Resulallah. - Ne demişti? - Yâ Rabbî, cenkten sonra beni döndürme evime. Buyurdular ki: - İşte sebep bu. Ve müjde verdiler: - Bu ikisi, Cennette arkadaş olacaktır.