Evlenmek istemiyor musun?

A -
A +

Koç Tâceddin Baba, Söğüt toprağını nurlandıran bir Allah dostu. Kabr-i şerifi, Söğüt'ün Ortaca köyündedir. Talebesinden biri, sabah dergaha giderken şöyle düşünmüştü: "Ben en iyisi evlenmiyeyim. Yalnız başıma daha çok ibadet yapar, daha yakın olurum Allah'a". Bu düşünce içinde gelip oturdu hocasının meclisinde. O girince, hocası sohbeti kesip, döndü ona. - Sen evlenmek istemiyor musun oğlum? Genç şaşırdı birden. - E e, evet hocam, evlenmeyi düşünmüyorum. - Neden evladım? - Evlenirsem kalbim dünyaya meyl eder diye korkuyorum efendim. Mübarek zat, muhabbetle baktı gence. - Yanlış düşünüyorsun. Genç şaşırdı. - Öyle mi hocam? - Evet. Evlenmek Peygamber Efendimizin sünnetidir evladım. Bekar kalmak yoktur bizim dinimizde. Efendimiz, ümmetinin çokluğu ile iftihar edecektir mahşer günü. Vaz geç bu fikirden. - Başüstüne hocam. - Hem evlenmek, dünyaya bağlanmak değildir ki. Asıl marifet, evlenip, çoluk çocuk sahibi olup da, kalbini onlara bağlamamaktır. *** Yine bir talebesi, odasında otururken, Ahmet adındaki bir arkadaşı hakkında su-i zanda bulunmuştu. Kendi kendine, "Niçin böyle yapıyor?" "Ayıp değil mi?" "Yazıklar olsun ona". gibi şeyler söyleniyordu ki, kapısı çalındı birden. Heyecanlandı Açtığında hocasını gördü eşikte. - Buyurun hocam. Safa geldiniz. Mübarek girdi içeri. Üzüntülü bir çehreyle baktı o talebeye. - Su-i zan haramdır evladım. Vazgeç bundan! Genç şaşırmıştı. - Peki hocam. - Üstelik kul hakkına girer bu günah. Helallaşmazsan işin zordur ahirette. Kalkamazsın altından. Ve ayrılıp gitti. O çıkınca, delikanlı hemen koştu o arkadaşına. Nefes nefeseydi. - Ahmetciğim, hakkını helal et. - Hayrola ne oldu ki? Diyemedi kendisine su-i zanda bulunduğunu. - Şeyy, yok canım, bir şey olmadı. Hani hocamız "Sık sık helallaşın" buyuruyor ya. Onun için hani. - İyi iyi. helal ettim. Sen de helal et ama. - Tamam, helal ettim. Ohh. Kuş gibi hafiflemişti. Huzur içinde döndü evine.