Ebû Bekr-i Ebherî, gönül ehli bir velîdir. Yüzü çok nurluymuş bu zâtın. Gören, âşık olurmuş. Bu zat, bir gün çıkar evden. Bir bezzaz dükkânının önünden geçerken, bir çocuk, onu görüp âşık olur. Babası yoktur dükkânda. Ama o, bunu düşünmeden çıkıp düşer bu zâtın peşine. Dükkânı ve her şeyi unutmuştur. Sanki mıknatısa tutulmuştur. Çekilir gayr-i ihtiyârî. Birazdan gelir babası. Onu göremeyince sorar komşulardan: - Nerde bizim oğlan? - Bir ihtiyarın peşinden gitti. - Niçin? - Bilmiyoruz. Hiddetlenir bu defa: - Peki, ne yöne gittiler? - Şu tarafa. Hışımla çıkar. Ve hızla gidip, yetişir arkalarından. Tutup çeker oğlunu. Bağırır, çağırır, döver. Ve ite kaka geri getirir dükkâna. Mübârek zat da görür bu hâli. Çok üzülür. Ertesi gün, kıymetli bir hediye alır. Adamın dükkânına varır. - Selâmün aleyküm! - Aleyküm selâm! - Efendi! Sizden özür dilemeye geldim. - Estağfirullah. - Bu gece hiç uyuyamadım. Çocuk, benim yüzümden dayak yedi. Sizi de üzdüm bu arada. Ve takdim eder hediyeyi: - Lütfen kabul buyurun. Hakkınızı da helâl edin. Adamcağız şaşırır. Ne diyeceğini bilemez. Mahcûbiyetten terler. - Aman efendim ne zahmet ettiniz, der. Çok duygulanmıştır. Eli ayağına dolaşır. Gözleri yaşarır. - Efendim! Kabalık eden benim, siz özür dilersiniz, der. Hayran olur ahlâkına. Talebesi olur. Ve artık ayrılmaz yanından. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com