Ahmet Eğribozî "rahmetullahi aleyh", 19'uncu yüzyılda İzmir'de yaşadı, İzmir'de vefat etti. Kabr-i şerifi oradadır. Ahmet isminde çok sevdiği bir talebesi vardı bu zatın. Devamlı yanında bulunur, her türlü hizmetini severek yapardı. Bir gün abdest suyunu döküyordu ki, hocası muhabbetle baktı bu gence. - Ahmet evladım! - Buyurun hocam. - Bir arzun, isteğin var mı? - Hayır hocam, sağlığınız. Tekrar baktı sevgiyle. - Çekinme evladım. Bir arzun varsa söyle ki, dua edeyim. O zaman arzetti genç talebe: - Hocam, ben hafız olmak istiyorum. Ama hafızam çok zayıf, ezberleyemiyorum bir türlü. Büyük veli kalktı ve mübarek elleriyle sıvazladı gencin göğsünü. Ve yalvardı Allaha Sonra açtı ellerini, yalvardı: - Ya Rabbî! Kendi kelamını, akıt şu günahsızın göğsüne. Tez zamanda hafız olsun! Ve ekledi: - Vâkıf eyle manasına dahi! Duası anında kabul oldu ve çok kısa bir sürede hafız oldu genç talebe. Sakın şaşırmayın. Günahsız ağızdan çıkan dua kabul olur elbet. Hele ki dua eden, bir Allah dostu olursa. Genç, görmüştü hizmetlerinin mükâfatını. *** Yine içkiye müptela bir genç vardı o devirde. Bırakmak istiyor, ama bir türlü bırakamıyordu bu mereti. Üzgün ve çaresizdi bu yüzden. Açtı ellerini bir gün, yalvardı hulus-i kalple: - Ya Rabbi! Kurtar beni bu illetten! Ve uyudu. Rüyasında bir ses duydu: Sen o velîye git! - Sen Ahmet Eğribozî hazretlerine git. Senin işin o kapıda hallolur! Uyanıp koştu o dergaha. Rüyasını anlatıp dua istiyecekti ki, buna lüzum kalmadı. Büyük veli, sevgiyle baktı gence. - Evladım! Bırak artık şu içkiyi. İçme bir daha! Olur mu? Genç hürmetle eğildi. - Peki efendim! Başüstüne - Söz mü? - Söz Ve elini öpüp ayrıldı huzurundan. Netice mi? Dönerken, içkiye karşı inanılmaz bir nefret duyuyordu kalbinde. Öyle ki, istese de içemezdi artık. Tiksiniyordu çünkü. Bir tek söz, halletmişti işini. Ne demiş büyükler: - Evliyanın sözünde Rabbanî tesir vardır. İşte isbatı.