Her şey insan için...

A -
A +

Alaaddin Ali Esved hazretlerine bir genç geldi bir gün. - Hocam nasihate çok ihtiyacım var. Ona buyurdu ki: - Evladım, Allahü teala seni yarattı. Âlemdeki her şeyi de senin için halketti. Gökteki güneşten, denizin dibindeki balığa kadar her mahluk, sana hizmet ediyor, biliyor musun? - Öyle mi hocam? - Evet. Şu kâinatta hiçbir şey yoktur ki, sana bir faydası olmasın. Hayvanlar, bitkiler, hasılı her şey hep senin istifaden içindir. Canlı cansız her şey, dolaylı veya dolaysız sana hizmet ediyorlar. Amaaa... - Aması ne hocam? - Kâinattaki her şeyi senin için yarattığı gibi, seni de kendisi için yarattı Hak teala. - Kendisi için mi, nasıl yani? Ve izah etti... - Yani Ona iman edip, kulluk edesin diye halketti seni Allah. Öyleyse dinini öğrenip sarıl Ona ibadete. Evet, Allahü tealanın, senin ibadetine ihtiyacı yoktur. Ama senin, Ona ihtiyacın var evladım. Yaşaman için, her an ve her şeyinle hep Ona muhtaçsın. *** Bu büyük velînin, gençliğinde, ilim öğrenmek için çeşitli yerlere gittiğini, bu uğurda pek çok meşakkate katlandığını, kitap ve ders notlarını sırtında taşıdığını görenlerden biri sordu merakla. - Hocam, bir oraya bir buraya koşup durursunuz. Biliyoruz, maksadınız ilim öğrenmektir. İyi de, bu daha ne vakte kadar böyle devam edecek? Cevabı iki kelimeydi mübareğin: - Mezara kadar. Beşikten mezara kadar - Peygamber Efendimiz, "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" buyuruyor. Hem sonra İslamiyet ilim dinidir. Bilmeden Müslümanlık olmaz ki... *** Hafızası çok kuvvetli olduğu halde, vaaz ve derslerinde daima kitaba bakar, dinî suallere, kitaba bakmadan cevap vermezdi. Sevdiklerinden biri sordu bir gün: - Hocam, derslerde hep kitaba bakar, suallere kitaba bakmadan cevap vermezsiniz. - Evet, öyle. - Ama niçin? Bilmediğiniz şeyler değil ki bunlar. - Evet, bildiğim şeyler, ama İslamiyet nakil dinidir. Bize nasıl gelmişse, aynısını nakleder, ona, kendimizden bir şey ilave etmekten yahut çıkarmaktan Allaha sığınırız. - Yani bu çok tehlikeli bir şey mi hocam? - Elbette. Dinî konularda kafasına göre konuşan ve yazanlar, yarın ahirette çok pişman olacaklar. "Keşke kalemlerimiz ateş olsaydı da, onlara dokunmasaydık" diyeceklerdir.