Râbia-i Adviyye "rahmetullahi aleyha", bir gece, seher vaktine kadar namaz kılıp hasır üzerinde uyuyakaldı. O ara bir hırsız girdi evine. Dolaştı, götürecek bir eşya bulamadı. Tam kapıdan çıkıyordu ki, hazret-i Rabia'nın örtüsü takıldı gözüne. - "Bâri boş çıkmıyayım" dedi ve dönüp aldı onu. Aldı ama, çıkamadı evden. Niye mi? Çünkü bulamadı kapıyı. Kapı yok olmuştu adeta. Korkup, örtüyü koydu yerine. Koyar koymaz buldu kapıyı. - "Kapıyı bulmuşken örtüyü alayım" diye düşünüp tekrar aldı örtüyü. Aldı ama, kapı yine kayboldu. Dönüp koydu yerine. Kapıyı buldu. Örtüyü aldı, kapı kayboldu. Bu, yedi defa tekrar edince bir ses duydu gaibten: - Ey kişi, hiç yorulma. Alamazsın o örtüyü! Korktu ve çıktı evden. Tövbe edip, vazgeçti hırsızlıktan. Niçin çok ağlıyorsun? Râbia hazretleri Allah'tan çok korkar, sürekli ağlardı. Öyle ki, ağlamaktan gözyaşları iz yapmıştı yüzünde. Bir gün yine ağlıyordu ki, sordular: - Niçin çok ağlıyorsun? - Çok korktuğum için. - Neden korkuyorsun? - Rabbimi gücendirmekten. - Nasıl? - Yarın huzuruna çıktığımda, "Ey Râbia, sen bana yaramazsın!" derse ne olur hâlim. İşte bunun için ağlıyorum. *** Bir gün hanımın birinin, - "Yâ Rabbî, bu günahkâr kulundan razı ol!" diye dua ettiğini duydu. Sen O'ndan razı mısın? Yaklaşıp sordu: - Sen O'ndan râzı mısın peki? - Anlıyamadım. - O sana az bir musibet gönderse, sabredebiliyor musun? - Maalesef hayır. - Peki, sen O'nun işinden razı olmazken, Onun senden razı olmasını nasıl istiyebiliyorsun? Kadıncağız anlamıştı hatasını. Tekrar sordu: - Kul Rabbinden nasıl razı olur? - Onun her gönderdiğinden zevk almakla - Nasıl yani? - Belâlardan da zevk alacaksın. Ne kadar acı da olsa. - Ama bu çok zor. - Elbette. Hâlis kul olmak kolay mı? Hakiki kul, belalardan daha çok lezzet alır. O göndermiştir çünkü. Onun her gönderdiği tatlı gelir ona.