Hz. Ömer'in gözyaşları

A -
A +

Hz. Ömer, bir gün eshâptan bazısıyla sahrada oturuyordu ki o ara fakir bir köle gelip dikildi karşısına. - Yâ Ömer! - Buyur kardeşim, söyle. - Bu milletin Halifesi sensin değil mi? Hz. Ömer hayretle baktı köleye: - Evet benim. Sırtından gömleğini çıkarırken mırıldandı. - Nice zamandır yırtık şu gömleğim. Sonra uzattı onu Halifeye. - Al dik şunu çabuk! Hz. Ömer şaşırmıştı. Kızmadan sordu: - Sen neden dikmiyorsun? - Elimden gelse dikerdim herhalde. Öfkeyle devam etti: - Hem sen Halife değil misin? Millete hizmet etmek asıl vazifendir senin. Haklısın kardeşim Hz. Ömer, gömleği alırken söylendi: - Haklısın. Düşkünlere hizmet, aslî işim benim. Ve başladı söküğü dikmeye. Ancak kölenin talepleri bitmiyordu. Güneş, çıplak vücudunu yakmaya başlayınca döndü yine Halifeye. - Gömleğini çıkar, üzerime ört! - Neden? - Vücudum güneşte çıplak durmaya alışık değil. Halife buna da kızmadı. Hatta merhametle baktı köleye. - Peki peki, hemen! Ve yaptı dediğini. Az sonra tamir bitmişti. Kalkıp giydirdi köleye. Başka isteğin var mı? Ve sordu: - Başka bir isteğin var mı? - Yok hayır. - Hakkını helal et bana! Kölenin yüzü gülüyordu. - Helal ettim, ama... - Aması ne? - Bak ey Halife! Şunu bilesin ki, yarın mahşer gününde, şarktan tâ garba kadar nice aç ve çıplaklar, nice düşkünler, haklarını senden alacaktır. Bunu bil de, öyle davran milletine. Emîr olmak kolay değil öyle. Ve ayrılıp gitti. Halîfe çok hüzünlenmişti. O da kalkıp gitti evine. Yollarda ağlıyordu...