Kûfe evliyâsından "Ömer bin Zer" hazretlerine, bir gün bir talebesi; - Hocam, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, neden ileri gelir? diye sordu. Cevabında; - Kalbin bozuk olmasındandır, buyurdu. - Kalbin bozuk olması nedir efendim? - İslâmiyete tam inanmamasıdır. - Anlamadım, nasıl yâni? - Yâni mümin olmak için, yalnız "Kelime-i şehâdet"i söylemek yetişmez evladım. - Yetişmez mi, neden? - Çünkü münâfık olanlar da bunu söylüyorlar. - Doğru îmanın alâmeti nedir öyleyse? - Kalbte doğru îmanın bulunduğuna alâmet, İslâmiyetin emirlerini seve seve yapmaktır. Ve ilave etti: - Önce "Farz ibadetler"i yapmalıdır ki, farz ibadet yanında nafile ibadetin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında damla kadar bile değildir. Ve misal verdi: - Mesela zekât niyetiyle fakire "bir altın" vermek, "yüz bin altın" sadaka vermekten daha sevaptır. - Hikmeti ne hocam? - Çünkü, zekât vermek "Farz", sadaka ise "Nâfile" ibadettir. Gıybet nedir? Bir gün de sohbetinde; - Kardeşlerim, bu kıymetli ömrü, lüzumsuz şeylerle, oyun ve eğlenceyle geçirmeyin, buyurdu. Ve ekledi: - Haram ile geçirmemek, elbette lâzımdır. - Gıybet de haram mıdır? dediler. - Elbette, buyurdu. Bu günahtan da çok sakınmalıdır. - Gıybet nedir hocam? - Gıybet, bir Müslümanın gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Sordular yine: - Peki hocam, bid'at sahiplerinin ve açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını söylemek de gıybet olur mu? - Hayır, olmaz. - Başka neler gıybet olmaz hocam? - Müslümanlığı yanlış söyleyen ve yanlış yazanların bu iftirâlarını da diğer Müslümanlara söylemek lâzımdır ki, bu da gıybet olmaz. Ve ilave etti: - Hattâ çok da sevap olur.