Sevgili Peygamberimizin Cebrail aleyhisselamı ilk gördüğü gecenin ertesi, ramazan ayının 17'nci gecesiydi. Güneş henüz doğmamış, yeryüzü bir uçtan bir uca derin bir sessizlik içindeydi. Seher vaktine yakın, mağara içini muazzam bir nur doldurdu birden. O Server başını kaldırınca Cebrail aleyhisselamı gördü karşısında. Çok güzel bir insan şeklindeydi ve konuşmaya başladı. - İkra! (Oku) Efendimiz cevap verdiler: - Ben okumuş değilim. Hz. Cebrail, Efendimizi kuvvetle sıkıp tekrar etti ilâhi emri: - Oku! - Ben okumuş değilim. Melek bir daha sıkıp tekrarladı emri: - Oku! Efendimiz aynı cevabı verdiler: - Benim okumuşluğum yok. Rabbinin emriyle oku! Cebrail aleyhisselam üçüncü defa sıktı ve bıraktı. - Oku! Rabbinin emriyle oku! Ki O, insanı kan pıhtısından yarattı. Oku! Ki senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini bildiren, kerimlerin kerimi ve ihsan sahibidir. Efendimiz, melekle birlikte tekrar etti bu ayetleri. Evet, yirmiüç yıl devam edecek olan vahiy böylece başlamış ve islam güneşi, batmamak üzere doğmuştu. Bütün bunlar, bir an içinde olmuş ve melek gözden kaybolmuştu. Efendimiz bu hadisenin tesiriyle ürpermeğe başladı. Korku içinde mağaradan çıktı ve eve varıp seslendi Hazreti Hatice'ye: - Beni örtün! Beni örtün! Sakinleşince gördüklerini anlattı Hazreti Hatice'ye. Hâlâ bu fevkaladeliğin rahmani mi, şeytani mi olduğundan emin değildi. Bunu tahkik için birlikte Varaka bin Nevfel'e gittiler. Varaka çok yaşlıydı Varaka, Hazreti Hatice'nin amca oğlu ve ilim sahibi bir zattı. Hayli yaşlanmış, gözleri görmez olmuştu artık. Efendimizi dinledikten sonra tane tane konuştu: - Sana müjdeler olsun yâ Muhammed! O gördüğün, Cebrail adındaki melektir ki, cenab-ı Hak Onu Mûsâ ve İsâ Peygamberlere göndermiştir. Yemin ederim ki sen İsâ aleyhisselamın müjdelediği son peygambersin. Keşke genç olsaydım da, kavmin seni Mekke'den hicrete zorladıklarında yardımcı olabilseydim. Efendimiz sordu: - Beni Mekke'den çakarırlar mı? - Evet, seni yalancılıkla itham eder ve çıkarırlar Mekke'den. Sonra alnından öpüp, uğurladı. Böylece Efendimizin şüphesi gitmiş, Peygamber olarak vazifelendirildiğine tam kani olmuştu.