"Abdülmecîd Sivâsî", ilim ve irfâniyle, "Hizmet"e adamıştı, kendini tamâmiyle. Derdi ki: ("Peki" deyin, kaçının îtirâzdan. Zîrâ peki demeyip, kovuldu la'în şeytân. Eshâb, Resûlullah'a tam itâat ederdi. Onun her bir emrine, hemen "Peki" derlerdi. Mübârek huzûrunda, edebliydiler gâyet. Sessizce oturur ve etmezlerdi hareket. Hattâ "Ağaç" zannedip kuşlar o kimseleri, Gelip, üzerlerine konarlardı ekserî. Bir kabâhat işledi, eshâbdan biri bir gün. Mübârek kulağına gitti bu da Resûl'ün. Peygamber Efendimiz, duyunca bunu hemen, Buyurdu ki: (Hapsettim öyle ise onu ben!) Bunu, o sahâbîye haber verdiklerinde, Bir "Mıh gibi" çakılıp, kalakaldı yerinde. Vaziyeti nasılsa, öyle kaldı bu sefer. Zîrâ (Onu hapsettim!) buyurmuştu o Server. Allah'ın Resûlünün emrine muhâlefet, Olur diye, bir milim eylemedi hareket. Hattâ bir ayağını, öbürünün yanına, Bile getirmedi ki, îtirâz olur Ona. Resûl'e bu derece itâat ederlerdi. "Onun için, canımız fedâ olsun" derlerdi.) Bir gün de buyurdu ki: (Ey cemâat, bu nefis, Öyle bir canavar ki, aman dikkat ediniz! Bir "Ahtapot" misâli, insanın vücûdunu, Kollarıyla sarmıştır, düşünün böyle onu. "Harâm" ile beslenir, "Nefs" denen bu canavar. Serpilir, kuvvetlenir, işlendikçe harâmlar. Yegâne, tek gâyesi şudur ki işbu nefsin, Sâhibini, ebedî azâba sürüklesin. Siz düşmân aramayın kendi hâricinizde. En büyük düşmânınız, "Nefis"tir içinizde. Ondan kurtulmak için, iki yol vardır ancak. Birisi, gıdâsını kesmektir tam olarak. Yâni işlenmez ise en küçük günâh bile, O, gıdâsız kalarak, zayıflar tamâmiyle. Öbürü, "Kelime-i tevhîd"i söylemektir. Yâni "Allah" zikri de, onu çok zaîfletir.) > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com