Balıkesir'in Sındırgı kazasını nurlandıran büyüklerden biri de Kılavuz Dede'dir. Bir gün; - Kardeşlerim, buyurdu. Herkesle iyi geçinin, kendinizle asla. Kimseye kızmayın, kendinize kızın. Herkesi sevin, kendinizi sevmeyin. Sordular: - Neden hocam? Buyurdu ki: - Kim kendisiyle iyi geçinir, kendine kızmaz ve kendini severse, o kişi zarardadır. Niye mi? Çünkü kendinden maksat, nefsidir. Nefis, düşmanıdır insanın. Ona günah işletip Cehenneme sokmak ister. İşte sebep bu. *** Kılavuz Dede çok da merhametliydi. Bir gün evin kedisi gelip yattı paltosunun eteğine ve uyudu. Bir müddet sonra namaz vakti geldi. Uyandırmaya kıyamadı Camiye gitmek için kalkmak isteyince fark etti mübarek. Bir müddet uyanmasını bekledi. Ancak uyanmadı hayvan. Uyandırmaya da kendi kıyamadı. Ne yaptı dersiniz? Yattığı yeri kesti ve kalkıp namaza gitti. Gelince, o parçayı tekrar dikti paltosuna. *** Kılavuz Dede, dert babasıydı insanların. Başı sıkışan ona koşardı. O da çare bulmaya çalışırdı dertlerine. Ne mi yapardı? Kimine dua ederdi, Kimine nasihatte bulunurdu. Bazısına da, beyaz kâğıda, kalem kullanmadan parmağıyla bazı dualar yazıp verirdi. Dertlerden kurtulurlardı Allahın izniyle muradları hasıl olur, kurtulurlardı dertlerinden. Bir gün, yine böyle parmağıyla yazdığı bir kâğıdı birine verip göndermişti. Ancak bu iş, bir türlü aklına yatmadı adamın. "Hiç parmakla yazı yazılır mı?" diyordu kendi kendine. Birkaç gün sonra, aynı kâğıdı alıp geldi. Aklı sıra imtihan edecekti bu veliyi. Bu düşünce ile vardı huzuruna. - Hocam, benim şöyle şöyle bir sıkıntım var. Sonra o kâğıdı uzatıp rica etti: - Şuna bir dua yazar mısınız? Mübarek, kâğıda bakıp geri verdi kendisine. - Yazacağım dua bu kâğıtta var zaten. Adam belli etmemeye çalıştı. - Var mı dediniz? - Evet, daha önce yazmışız. Şimdi tekrar yazmamıza lüzum yok. Adam çok mahcup olmuştu. Aah, yer yarılsa da... diyordu giderken...