"Kimden ödünç alayım?"

A -
A +

Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Hatice ile sözlü iken Hatice validemiz, bir haber gönderdi Efendimize: - Etrâftan "Sen zengin bir kadınsın. O fakir kimse ile nasıl evleniyorsun?" diyenler oluyor. Bana, çeyiz olarak az birşey gönderirsen, ben onları kendi malımla çoğaltır, senden geldi diye gösteririm herkese. Efendimiz çok üzüldü bu habere. Neden mi? Çünkü ona gönderecek hiç malı yoktu. "Kimden ödünç alayım?" diye düşünürken Hz. Ebû Bekr'i hatırladı. Evet, bu işi ancak o halledebilirdi. Zaten candan arkadaş idiler. Onun manifatura dükkânı vardı. Evden çıkıp, doğruca oraya gitti. Hz. Ebu Bekir, Efendimizi kapıda karşıladı ve hürmetle aldı içeri. Üzgün olduğunu anlamıştı Sizi düşünceli görüyorum - Yâ Muhammed! Sizi düşünceli görüyorum. - Hatîce'ye, çeyiz olarak bir şeyler göndermem gerekiyor da. - Buna mı üzülüyorsunuz? - Evet. - Üzülmeye ne gerek? Benim ne malım varsa size feda olsun. Efendimiz sevindiler. - Allah razı olsun kardeşim. - Yâ Muhammed! Şam'dan mal yüklü bir kervanım gelmek üzere. Hepsi yetmiş devedir. Tamamı sizin olsun. O kervanı, çeyiz olarak gönderin Hatice'ye. O esnada kervan da göründü ufukta. Hz. Ebu Bekir sevinçle gösterdi onu Efendimize. - Bakın, işte dediğim kervan da geldi. Kervanı şehirde dolaştırın! Çok kıymetli mallarla yüklü olan bu kervan gelip durdu önlerinde. Hz. Ebu Bekr, kervanı ipekli kumaşlarla donatıp emretti kervan başına: - Bunu şehrin her yerinde dolaştır. Tâ ki görsün herkes. Muhteşem kervan sokak sokak dalıştırıldı Mekke'de. Görenler parmaklarını ısırdılar. Yol kenarında iki kişi konuşuyordu. - Şu kervanı görüyor musun? - Evet, n'olmuş? - Muhammed'in Hatice'ye gönderdiği çeyiz kervanıymış bu. - Yok canım, olamaz. - Evet evet, öyleymiş. - Hayret. Böyle çeyiz kervanı ilk defa görüyorum ömrümde. Nihayet Hz. Hatice'nin evi önünde durdurdular kervanı. Efendimiz rahatlamış, Hz. Ebu Bekir'e çok dua buyurmuşlardı...