Allah dostu bir kişi. Hakîm-i Tirmizî "rahmetullahi aleyh" Kimseye kızmazdı. Her sıkıntıda, kusuru kendinde arardı... *** Nitekim bir gün, en yeni elbisesini giyip çıkar evden. Cuma namazına gidecektir. Birkaç talebesi de vardır yanında. Az sonra bir sokağa girerler. O sokakta kötü huylu bir kadın vardır. Şirret mi şirret. Bir evin ikinci katında oturmaktadır. Bu zata da düşmanlığı vardır. Arkasından konuşur. Gıybetini yapar. Bir kötülük yapmak için fırsat kollar. Ve o gün, görür onu pencereden. İşte fırsat düşmüştür! Hemen bir fenalık düşünür. O, kendini suçlar Bulur da. Az önce çamaşır yıkamıştır. Pis sularla doludur leğen. Kaçırmaz fırsatı. Mübarek zat, tam alttan geçerken, kapar leğeni, devirir birden. Baştan aşağı ıslanır mübarek. Peki kızar mı? Hayır. Hatta başını kaldırıp da, - Kim yaptı? diye bakmaz bile. Aksine kendini suçlar. Talebeleri kadına kızacak olurlar. İzin vermez. Suçlu benim Yalvarırlar: - Lütfen izin verin, haddini bildirelim şu edepsize. - Hayır olmaz! - Neden? - Bu iş ondan gelmedi ki. - Kimden geldi? - Rabbimden. - Nasıl? - İnsanlar, bir vasıtadır ancak. İşi asıl yapan, yaptıran, Allahtır. - Yani? - O dilemeseydi, o kadın yapamazdı bunu. - ...... - Evet, ben bir günah işlemişim ki, bu musibet geldi bana. Ve ilave eder: - Kızacak biri varsa, o da benim... Biz aciz kullarız. Rabbimizden ne gelirse razıyız.