Komşu hakkı

A -
A +

İmâm-ı âzam hazretlerinin komşusu bir genç vardı. İçkici ve ayyaş. Evi, İmâm'ın evinin hemen bitişiğindeydi. Her gece, meyhâneye gider, çıkınca devrile devrile evine dönerken nâralar atardı etrafa. Eve gelince devam ederdi gürültüye. Ne mi yapardı? Sabaha kadar saz çalar, türküler söylerdi avaz avaz. Komşuları çok rahatsızdı bu halinden. Tabii İmam-ı âzam da. Ama komşusuydu. Bu sebeple bir şey demiyor, sabrediyordu. Bir gün yine meyhaneden çıkmış, bağıra çağıra evine geliyordu ki, bekçiler yakalayıp hapse attılar bu genci. İmâm-ı âzam, o akşam gencin mutad seslerini duymayınca, merak etti. Başına bir iş gelmesin? Ve sordu hanımına: - Komşumuzun sesi gelmiyor. Başına bir iş gelmesin? - Bilmiyorum. Sonra komşulara sordu. Onlar duymuşlardı hadiseyi. - O genç hapiste efendim. - Yaa, neden hapsedilmiş? - Dün gece meyhaneden evine dönüyormuş ki, - Evet, - Bekçiler yakalayıp hapse atmışlar. İmam çok üzüldü bu habere. Hemen valiye gitti. Vali kapıda karşıladı İmâm'ı. - Buyurun efendim, bir emriniz mi vardı? - Estağfirullah. - Bir şey varsa yapalım hemen. Onu hapisten çıkarın İmam, o gençten bahsetti. - Dün gece hapsedilmiş. O benim komşumdur. Hapisten çıkarmanızı rica edecektim. - Aman efendim, emriniz olur. Ve emretti. Anında çıkardılar genci. İmam, gencin koluna girerek ayrıldı oradan. Yolda, özür diledi. - Komşu, kusûra bakma. Halinize geç vakıf olduk. Genç, mahcubiyetinden terliyordu. Sonra bir kese parayı koydu gencin cebine. - Bunları al. Eve birşeyler götür de sevinsin çocuklar. Genç ne diyeceğini bilemedi. O gün tövbe edip, bir daha içki koymadı ağzına. Sonra mı? Talebesi olmakla şereflendi.