Konuşan ve susan vâiz!

A -
A +

Şeyh İsmail Efendi Anadolu erenlerinden olup, Adapazarı'na bağlı Hendek ilçesinde, kendi ismiyle anılan kabristanda yatmaktadır. Ölümden bahsederdi sık sık. Bir gün, şu hadis-i şerifi nakletti. -Size iki vaiz bırakıyorum. Biri konuşur, diğeri susar. Eshab-ı kiram sordu: - Bu vaizler nedir yâ Resulallah? Buyurdular ki: - Konuşan vaiz "Kur'an-ı kerim"dir, susan vaiz ise "Ölüm". *** Bir sohbetinde de şöyle buyurdu mübarek: - Kardeşlerim, biz yalnız yiyip içmek için gelmedik bu dünyaya. Bizim bir Sahibimiz, bir Yaratanımız ve bir yaratılış gayemiz var. Cemaat sordu: Niçin yaratıldık? - Ne için yaratıldık hocam? Buyurdu ki: - Sadece Rabbimize ibadet etmek için yaratıldık. Ama her yapacağı işte Rabbinin rızasını düşünen bir kimse, her an ibadet halindedir. *** O devirde başka bir vilayette okuyan üç arkadaş işittiler bu zatı. Evliyadan olduğunu öğrenip, ziyaretine gittiler. Ancak Velî olduğunu kesin anlamak için akılları sıra imtihan edeceklerdi kendisini. Yol boyunca konuştular. Biri şöyle dedi: - Arkadaşlar, o zat gerçekten evliya ise bize yemek çıkarsın. İkincisi atıldı. - Evet. Bana "Kızarmış et" ikram etsin mesela. Birincisi tekrar aldı sözü. "Ben pilav istiyorum" - Ben "Pilav" istiyorum. Üçüncüsü atıldı bu defa. - Eee, bana da "Helva" ikram etsin öyleyse. Nihayet vardılar dergaha. Mübarek buyur etti gençleri. Hoşbeşten sonra kalktı ayağa. - Gençler, uzak yoldan geldiniz. Hem yorgun, hem de açsınızdır. Siz dinlenedurun, ben size birşeyler hazırlıyayım yemek için. Sonra girdi mutfağa. Az sonra bir sini ile çıktı... Sinide ne yemekler vardı dersiniz? "Kızarmış et, pilav ve helva". Mübarek döndü gençlere: - Haydi buyurun. Canınız çekmiştir bunları. Gençler oturdu sofraya. Her birinin önünde kendi istediği yemek vardı. Mahcubiyetten rahat yiyemediler. Elini öpüp talebesi oldular aynı gün. Ve bir daha ayrılmadılar yanından.