Kuru ağaçtan hurma!

A -
A +

Eshaptan "İbni Tîhâ" adında biri vardı. Efendimiz, birkaç sahabi ile bu zatın ziyaretine gittiler bir gün. İbni Tîhâ, Resulullahı görünce çok sevindi. - Buyurun efendim! Şeref verdiniz. Bir yandan da üzülmüştü. Çünkü ikram edecek bir şey yoktu evinde. Efendimiz, bahçede kuru bir hurma ağacı gördüler. - Yâ İbni Tîhâ! - Buyurun yâ Resulallah. - Şu ağaçtan hurma toplamamıza izin var mıdır? İbni Tîhâ büktü boynunu. - O, kuru bir ağaçtır yâ Resulallah. - Olsun, sen biraz su getir bana! - Başüstüne. Efendimiz getirdiği suyun birazını içip ona uzattılar. Bunu, o ağaca dök! - Bunu o ağacın dibine döküver! - Peki yâ Resulallah. Sonra ne mi oldu? Kuru ağaç hurmayla doldu bir anda. Hepsi yiyip doydular. Yine genç bir Yahudi vardı. Güzel ve yakışıklıydı. İman etmese de, zaman zaman Efendimizin yanına gelir, dinlerdi sohbeti. Bir gün yine gelmişti. Efendimiz, o gün yeni inmiş olan bir ayet-i kerimeyi okuyordu sahabeye. Mealen, "Mü'minlere Cennette huriler verilecek" buyuruluyordu bu ayette. Yahudi genç dinleyip çok duygulandı. Sordu Efendimize. - Cennette huri mi verilecek? - Evet. Bana da verilir mi? - İmân edersem, bana da verilir mi onlardan? - Elbette. - Peki, sen kefil olur musun? - Olurum; hem de yetmiş tanesine. Genç çok sevinmişti. Şehadeti okuyup müslüman oldu. Çok geçmeden vefat etti. Efendimiz, gencin namazını kılıp bizzat kabre indirdiler. Ama gecikerek çıktılar kabirden. Terlemiş ve mübarek gömleği yırtılmıştı. Eshap merakla sordu: - Bu ne haldir yâ Resulallah? Efendimiz izah ettiler: - Genci kabre indirince, Cennetten yetmiş huri üşüştüler başına. Büyük izdiham oldu. Aralarından zor sıyrıldım. Gömleğim de yırtıldı bu arada...