Mecusinin arsası!

A -
A +

Sa'd bin ebî Vakkâs radıyallahü anh, Kûfe'de vali iken ev yaptırmak istedi. Arsayı buldu. Ancak arsanın yarısı bir Mecusiye aitti. Rica etti adama: - Hisseni bana sat. - Satmam. - Ne istersen vereyim. - Olmaz. Tam vazgeçiyordu ki, yakınları karşı çıktılar: - Bir Mecusiye mi yalvarıyorsun? - Ne yapabilirim ki? - Sen bu yerin valisisin. Parasını ver, işi bitir. Mecusi, üzgün vaziyette eve gitti. Hanımı akıl verdi ona. - Üzülme, hemen Medine'ye git. - Niçin? - Orada bunların adil bir halifesi var. O çözer bu işi. "Peki" deyip düştü yollara. Sultanın sarayı nerde? Medine'ye vardığında sordu: - Halîfenin sarayı nerde? - Onun sarayı yok ki. - Peki nerede bulurum kendisini? - Sahradadır o şu anda. - Ayrılıp çıktı sahraya. Ancak ne gelen vardı, ne giden. Toprak üzerinde uyuyan heybetli birini görüp uyandırdı. - Arkadaş! Halifeyi gördün mü buralarda? - Halife benim. Ne istiyorsun? Adam inanamadı. Ama yine de anlattı derdini. Hz. Ömer kalktı ve birlikte eve gidip emretti hizmetçisine: Bana kağıt getir! - Bana bir parça kağıt getir? - Kağıt yok efendim. - Bir deri parçası da olabilir. - O da yok efendim. - Bir kemik parçası getir öyleyse. Hizmetçinin getirdiği yassı bir kürek kemiği üzerine şöyle yazdı: - Yâ Sa'd! Üzme bu geleni. Yoksa bana gel! Ve uzattı onu Mecusiye. - Bunu o valiye götür! Dudak bükerek aldı kemiği. "Boşa gelmişim" diye de geçirdi içinden. Ama yanılmıştı. Hz. Sa'd, mecusiyi karşısında görünce titremeye başladı. Tanımıştı kemikteki yazıyı. Yalvardı adama: - Ne istersen yapayım. Yeter ki götürme beni Halifeye. Adam hayretinden bayılıp düştü. Ayılınca hibe etti arsayı valiye.