Melekler selâm verirdi

A -
A +

Efendimiz aleyhisselam otuz dokuz yaşlarında iken yalnız kalmak istiyor, yalnızlığı seviyordu. Yanına bir miktar yiyecek alıp "Hira mağarası"na gidiyor, o ıssız ve sessiz yerde ibâdetle geçiriyordu vaktini. Ancak bâzı fitneci kadınlar, Hatîce annemize koşup; - Bak Hatîce, sen bütün servetini Ona bağışladın. O ise senden uzaklaşıyor. Seni sevmiyor, dediler. Hazret-i Hatîce yüz vermedi. - Hayır, bilâkis saadet nişanları, Peygamberlik işaretleri görüyorum ben Onda. Çok yakında bütün cihan Onun dâvet nûruyla aydınlanacak, göreceksiniz, dedi. Fitneciler kös kös geri gittiler. Nitekim o senenin ramazan ayı ortalarında, bir gece Hira mağarasından eve dönüyordu ki; - Yâ Muhammed! Sen Allahın Resûlüsün! Ben de Cebrâil'im! sesiyle ürperdi. Başını kaldırdığında Cebrâil aleyhisselâmı gördü havada. İnsan şeklindeydi. Yol boyunca taşlar ve ağaçlar; "Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!" diye selam veriyorlardı kendisine. Bu haller endişeye düşürdü Efendimizi. Bu korkuyla vardı eve. Hazret-i Hatîce sordu: - Yâ Muhammed! Yüzünde bir başka nur görüyorum. Bir şey mi oldu? - Evet yâ Hatîce, bugün bazı sesler işitiyor, ışıklar görüyorum. Acabâ cin midir bu görünenler? Hazret-i Hatîce; - Korkma! dedi. Allah, senin hakkında hayırdan başka bir şey dilemez. Benim ümîdim şöyledir ki, sen bu ümmetin Peygamberi olacaksın. Bu sözler rahatlattı Efendimizi. O günlerde ikinci bir dert ortağı, ondan başka destek veren bir kimse yoktu kendisine.