Resûlullah Efendimiz, her sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü Eshâba çevirirlerdi.
Bir sabah öyle olmadı.
Hazret-i Alî’yi yanına aldı.
Ve onunla çıkıp gitti.
Hazret-i Hüseyin doğmuştu.
Bu sebeple Hazret-i Fâtıma'nın evine gitmişlerdi.
Efendimiz Hazret-i Alî'ye;
"Sen kapıda dur, kimseyi içeri alma!" buyurdu.
Melekler geliyordu.
Ve tebrik ediyorlardı.
Hazret-i Ebû Bekr duramayıp, hazret-i Alî'nin evine gitti.
Sonra, cümle Eshâb, grup grup o eve gittiler.
Hazret-i Sıddîk, hazret-i Alî’ye;
"Efendimiz nerde” diye sordu.
O da, "İçerdeler" dedi.
"İzin ver, ben de gireyim."
"Allah'ın Resûlü şimdi meşguller. Dört yüz yirmi dört bin melek tebrik için geldiler" dedi.
Hazret-i Sıddîk şaşırdı!
Cümle Eshab da şaşırdılar.
Bir ara Efendimiz dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emredince, bütün Eshâb-ı kirâm içeri girdiler.
Ve Hazret-i Alî'nin, meleklerin sayısı hakkındaki sözünü Efendimize arz ettiler.
Resûlullah sordu ona:
"Yâ Alî, bunu nasıl bildin?"
"Melekler grup grup geliyor ve sayılarını bana bildiriyorlardı" dedi.
Efendimiz;
"Allah, aklını ziyâde etsin yâ Alî!" buyurdular.