Peygamber Efendimiz, bir gün Hazret-i Ali'ye bakarak buyurdular ki: - Yâ Ali! Seninle ben, Hârun'la Mûsâ gibiyiz. Ve eklediler: - Ama benden sonra peygamber gelmeyecektir... Nitekim bir harbe çıkılıyordu. Efendimiz Hz. Ali'ye baktılar. - Yâ Ali! - Buyurun yâ Resulallah. - Sen Medine'de kal! - Başüstüne. Ama münafıklar, bunu fırsat bildilir. Dediler ki: - Muhammed, ondan sıkıldığı için Medine'de bıraktı. Hz. Ali bunu duyup koştu Efendimize. - Yâ Resulallah! Münafıklar şöyle şöyle diyorlar. Onlar yalan söylüyor Efendimiz, sevgiyle baktı damadına. - Onlar yalan söylüyor yâ Ali. Ve eklediler: - Sen benimle, Hârun'la Mûsâ gibi olmak istemez misin? Sonra sevgiyle kucakladılar. - Yâ Alî! Seni ancak müminler sever. *** Hayber'in fethi gecikince, Resulullah üzülmüşlerdi. Eshabı toplayıp buyurdular ki: - Yarın ben bu sancağı birine veririm ki, o, bu fethi gerçekleştirir. Peşinden sordular: - Ali nerededir? - Gözü ağrıyor yâ Resulallah. - Onu bana getirin! - Başüstüne. Ayakta duramıyordu Ve koştular Hz. Ali'ye. Yardımla getirdiler. Zira göz ağrısından ayakta duramıyordu. Efendimiz mübarek elleriyle meshettiler gözlerini. Anında geçti ağrısı. Ve duâ buyurdular: - Yâ ilâhî! Ali'yi cümle sıkıntılardan emîn eyle! Sonra bayrağı ona teslim ettiler. - Yâ Alî, git düşman üzerine! Allah yardımcın olsun! Sonra tembih ettiler: - Hayber'i fethetmeden dönme geri! Hz. Ali'nin gözleri yaşarmıştı. Önüne bakarak mırıldandı: - Duanızla yâ Resulallah! Netice mi? Fethetti Hayber'i...