"Neden yalın ayaksınız?"

A -
A +

Bişr-i Hafî hazretlerine; - Bu dereceye ne ile yükseldiniz? diye sordular. - Bir şey ile, buyurdu. - O nedir efendim? - Sarhoştum. Çamurlar içinde "bir kâğıt" görüp aldım. Üzerinde "Allah" yazılıydı. Yıkayıp temizledim. "Güzel koku" sürüp yükseğe astım. - Bu kadar mı efendim? - Evet. Ben Rabbimin ismini yücelttim. Rabbim de beni yüceltti. Mübarek, yalın ayak gezerdi. Bu sebeple Bağdat sokakları tertemiz olur, hayvanlar bile kirletmezdi. Ama bir gün, birinin hayvanı yere pisledi. Adam, bunu görünce içli bir "Âaah!" etti. Sordular: - Neden böyle "Âah" edersin? - Bişr-i Hafî vefat etti galiba. - Yok canım, bunu da nereden çıkardın? - Hayvanım ilk defa yere pisledi de ondan. Az sonra duyuldu acı haber. Evet, Bişr-i Hafî vefat etmişti. Tâziyesine gidenler, sordular: - Bişr nasıl vefat etti? - Dünyâya geldiği gibi. - Nasıl yani? - Dünyalık olarak, tek bir gömleği vardı. Onu da bir fakire verip, gömleksiz rûhunu teslim etti. Yani dünyaya "gömleksiz" gelmişti, "gömleksiz" de gitti. "ALLAH SENİ GÖRÜYOR" Bir gün, iki kişi kavga ediyordu. Biri çok güçlü, öbürü zayıftı. Güçlü olanın elinde koca bir bıçak vardı. Tam saplayacaktı ki, "Bişr-i Hafî" yetişip, kulağına; "Allah, bu yaptığını görüyor!" diye fısıldadı. Adamın eli havada kaldı. Sendeleyip yere yıkıldı. Ayıldığında, koştu dergâha. Ve başladı tasavvufta yükselmeye. "MAL İÇİN AĞLANIR MI?" Bir gün de eşyasını çaldılar. Ağlamaya başladı. - Mal için ağlanır mı? dediler. - Mal için ağlamıyorum ki, buyurdu. - Ya niçin ağlıyorsun? - Hırsıza ağlıyorum. "O günahın hesabını nasıl verecek? Nasıl azab çekecek?" diye ağlıyorum. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com