Tâbiîn-i kirâmdan ve evliyânın büyüklerinden olan Câfer-i Sâdık hazretleri, Medîne’de dünyâya geldi.
Kabr-i şerîfi, Medîne’de, Cennet-ül Bakî kabristanındadır.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri bir gün Câfer-i Sâdık hazretlerinin evine gitti ve huzûruna girip görüşmek için izin istedi.
İzin alınca huzûruna girdi...
Hazret-i Câfer;
"Ey Süfyân! Sen zaman zaman sultânla görüşüyorsun. O seni arıyor, sen de ona gidiyorsun. Ben ise Sultândan hep uzak duruyorum. Çünkü zamânımız bunu îcab ettiriyor" dedi.
Ve ardından;
“İşte ey Süfyân! Bu sebeple buradan çık git" buyurdu.
Hazret-i Süfyân;
"Peki, ama bir tek nasîhatinizi almadıkça aslâ gitmem" dedi.
Hazret-i Câfer;
"Allahü teâlânın bir nîmetine kavuşan kimse, eğer buna şükrederse işbu nîmet artar" buyurdu.
Ve ilâve etti:
"Çünkü Hak teâlâ, Kur’ân-ı kerîm’de ‘Nîmetlerimin kıymetini bilir, onlar için şükreder ve emrettiğim gibi kullanırsanız, onları arttırırım. Yok, kıymetini bilmez, beğenmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim’ buyuruyor" dedi.
Bunun ardından;
“Herkese iyilik etmeye mecbur değilsek de, kimseye kötülük yapmaya hakkımız yoktur. Müslüman, hiç kimseye kötülük yapmaz, elinden geldiğince iyilik yapar” buyurdu.
Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...