Ömer Şirvânî "rahmetullahi aleyh", bir gün Peygamber Efendimizden bahsediyordu. Buyurdu ki: - Server-i alem Efendimiz âlemlere rahmet olarak gelmiştir. O, bütün insanlara, cinlere, meleklere, hatta kurda, kuşa, canlı cansız bütün mevcudata rahmettir. Ve ekledi: - Onun rahmeti kâfirleri bile kuşatmıştır. Talebeden biri sordu: - Bu nasıl oluyor? Şöyle izah etti: - Hak teala, "Ey Habibim, sen kâfirlerin arasında olduğun müddetçe onlara azab etmem" buyuruyor. Ve şunu anlattı: Bu ümmetin üstünlüğü Bir köylü, Efendimize sordu: - Senin ümmetinin, diğer ümmetlerden üstünlüğü nedir? Buyurdular ki: - Benim, diğer peygamberlerden üstünlüğüm gibidir. - Nasıl yani? Buyurdular ki: - Kıyamet günü, mahşer yerine Peygamberler gelir. Kimine tek bir kişi inanmış, kimine iki veya üç kimse iman etmiştir. On kişiden fazla ümmeti olan peygamber pek azdır. - Ya sizin ümmetiniz? - Benim ümmetimin hesabını Allahü tealadan başka kimse bilemez. Niçin ağlıyorsun? Bir gün de şunu anlattı: - Kıyamet günü, ümmet-i Muhammed'den bir kişinin hesabı görülür. Günahı ağır gelince, Cehenneme emr olunur. Melekler kendisini Cehenneme atacakları zaman başlar ağlamaya. Melekler sorar: - Niçin ağlıyorsun? - Rabbimden ümidim böyle değildi - Ya nasıldı? - Beni Cehenneme atmaz zannederdim. - Neden? - Çünkü ben, ümmet-i Muhammed'denim. O esnada Efendimiz oraya gelir. Cebinden bir kağıt parçası çıkarıp bu kimsenin sevap kefesine bırakır. Bu defa sevap kefesi ağır basar. O anda Hak tealadan bir nida gelir: - Kulumu Cennete iletin! Talebeden biri sorar: - Ne vardı o kâğıtta? - Resulullaha okuduğu salevatlar. - Onunla mı Cennete girdi? - Evet.