Öfke, aklı örter

A -
A +

Allah dostlarından bir büyük veli. Abdülazîz Dehlevî... Bir gün "Öfkelenmek"ten bahseder. Buyurur ki: - Öfke, aklı örter. Ve bir menkıbe anlatır. Hadise şöyle: Hükümdar Me'mun, akşam eve gelir. Emreder hizmetçiye: - Bana yemek getir! Hizmetçi: - Baş üstüne! Der. Emri ifa eder. Daha doğrusu edemez. İnsanlık işte. Çorbayı getirirken ayağı kayar. Devirir çorbayı. Hem de sultanın üzerine. Sultan hiddetlenir Hükümdar hiddetlenir. Bağırır hizmetçiye. Hattâ dövmek için fırlar ayağa. Ama dövemez. Hizmetçi buna meydan vermez. Nasıl mı? O, hiddetle ayağa kalkınca, Hizmetçi ikaz eder: - Bir dakika sultanım! Acele etmeyin. Dinin emri üzre amel edin. Hükümdar duraklar: - Nasıl? - Bakın efendim, Hak teâlâ buyuruyor ki: "Takvâ sâhibi kullar, öfkelenmezler". Sultan biraz teskin olur. - Peki! Der. Ben de öfkelenmiyorum. Geçer, oturur hemen. Vazgeçer dövmekten. Ayetin devamı var Hizmetçi devam eder: - Sultanım! Ayetin devamı var. - Söyle nedir? - Allahü teala buyuruyor ki: "Onlar, kusurları affederler". Hükümdar az daha yumuşar. Öfkesini yener. - Peki öyleyse der. Ben de affettim. Ancak hizmetçi çok akıllıdır. Devam eder konuşmaya: - Sultanım! İş bitmedi. - Daha ne var? - Hak teala buyuruyor ki: "Biz, ihsan edenleri çok severiz". Sultan başlar gülmeye. Huzur dolmuştur içine. Bir kese altın getirtir. Verir hizmetçisine...