Edirne'nin manevi fatihlerinden bir gazi derviş. Hıdır Baba. Duası makbul bir kişiymiş. Menkıbeleri anlatılıyor dilden dile. Biri şöyle: Bu zatı sevenlerden biri, hanımına kızar bir gün. Beddua eder. Olacak bu ya, tutar bedduası. Aynı gün, hastalanır kadın. Ve ağırlaşır git gide. Adam bin pişmandır. Ama ok yaydan çıkmıştır bir kere. Kadın son nefeslerini vermektedir ki, adamcağız koşar Hıdır Baba'ya. -Hocam! Hanım ölüyor. Ne olur, bir dua edin de iyileşsin. Mübarek, -Peki! der. Ve açar ellerini, dua eder. Adam eve döner. Fakat o da ne? Hanımı ayaktadır. Hem de sapasağlam. Hanım, anlatsana! Sevinçle sorar: -Hanım nasıl oldu? Anlatsana! Kadın, -Ben de bilmiyorum der. Sen çıkınca, olduğum yerde uyumuşum. Rüyamda Hıdır Baba'yı gördüm. Yanıma geldi ve -Kalk! dedi bana. Üzme kocanı! Uyanıp kalktım. İşte bu kadar. *** Bu zat, her işin ihlasla yapılmasına çok ehemmiyet verirmiş. Bunu nakşetmeğe çalışırmış gönüllere. Sevdiklerine ihlası anlatırmış sık sık. Nitekim bir gün, -İhlas nedir? diye sorarlar ona. Cevap, kısa ve öz: -Her işi Allah için yapmaktır. Kim için yaptınsa... Ve izah eder: -Bir iş yaparken, sorun kendinize: -Ben bunu ne için yapıyorum? Allah için mi? İnsanlar görsün, beğensin diye mi? Eğer Allah içinse, yapın, yoksa vazgeçin! Ve şöyle devam eder: -Allahü teala amellere değil, onların ne niyetle yapıldığına bakar. İhlaslı amellerle ihlassız olanlar, yarın ayrılır birbirinden. İhlassız ameller çarpılır suratına. Ve Hak teala, -Ey kulum! buyurur. Sen bu amelleri benim için yapmamışsın. Kim için yaptınsa, git, mükafatını ondan iste!