Bir gün, İmam-ı Gazali hazretlerine sordular: - Ruhun, bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Başka zaman sordular. Şöyle cevap verdi: - Bir evden, bir eve göç etmektir. Ve ilave etti: - İnsan, ölmekle yok olmaz. Hayat bulur. Sordular yine: - Ecel vakti değişir mi? - Değişmez. - Öleceği yer? - O da değişmez. Sonra şu vak'ayı anlattı: Azrail aleyhisselam, zaman zaman Süleyman Peygambere gider, sohbet ederlerdi. Bir gün gitti yine. Baktı, bir adam var yanında. Melek, dikkatle baktı! Dikkatle ve sertçe baktı ona. Bu bakıştan korktu adam. Melek gidince, yalvardı Süleyman Nebi'ye. - Ne olur, emret rüzgara. İletsin beni uzak bir diyara. Peygamber sordu. - Neden? - Melek bana çok sert baktı. - Baksın, ne olacak. - Çok korktum. Herhalde canımı alacak. Süleyman Peygamber, - Peki buyurdu. Emretti rüzgara: - Götür bunu Hindistan'a! Rüzgar, - Baş üstüne! dedi. Ve onu Hindistan'a iletti. Niçin sert baktın? Birkaç gün sonra, Azrail aleyhisselam yine geldi ziyarete. Sohbet ettiler. Bir ara sordu Süleyman Peygamber: - Geçen gelişinde bir adam vardı yanımda - Evet. - O senden çok korkmuş. - Neden? - Sert bakmışsın yüzüne. Niçin öyle baktın? - Onun ruhunu almak için emrolunmuştum. - Alsaydın ya. - Ama Hindistan'da alacaktım. Onu burada görünce şaşırdım! - Onun için mi öyle baktın? - Evet. - Sonra? - Emir üzere Hindistan'a vardım. Onu orada görüp, ruhunu teslim aldım.