"Onlar 'ricâl-i gayb'dendi!"

A -
A +

Seyyid Emîr Külâl rahmetullahi aleyh hazretlerinin talebesinden biri, bir gece yattıysa da uyuyamadı. Kendi kendine; "Hocama gideyim, bana bir emriniz var mı? diye sorayım" şeklinde düşündü. Ve fırladı yataktan. Gece yarısı gidip girdi hocasının odasına. Ancak gördüğü manzara karşısında çok şaşırdı. Zîra kalabalık bir cemaat vardı içeride. Yüzlerinin nûrundan hepsi de âlim ve velî zâtlara benziyor ve başları önlerinde, sessizce oturuyorlardı hocasının karşısında. Odada rûhânî bir hava hâkimdi. Hem öyle kalabalık idiler ki, oturmaya güçlükle yer buldu. O da onlar gibi başını eğdi. Gözlerini kapayıp beklemeye başladı. Az sonra başını kaldırınca çok şaşırdı. Zira odada, kendisiyle hocası vardı sadece. Huzûruna gidip; - Efendim, bu gördüğüm hâl nedir? Az önceki cemaat kimlerdi? diye sordu. Hocası; - O zâtlar, 'Ricâl-ül gayb'dendi, buyurdu. Yâni geçmiş evliyâların rûhlarıydı. Onlar öyle büyüklerdir ki, öldükten sonra bile dîne hizmet ederler. - Niçin gelmişlerdi hocam? - Dînimize hizmet konusunda müşâvere edip bâzı kararlar aldık. Onların meclisinde sen de bulundun. Bu, çok büyük nîmettir evlâdım, sana müjdeler olsun. NASIL YAŞARSANIZ... Bu zât sık sık; - Hayat, hayâldir, derdi. Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Bir gün de; - Dün öldü. Yarın henüz doğmadı. Öyleyse bugünü değerlendirin, buyurdu. Ve ilâve etti: - Her günü, "Son gününüz" bilin. Böyle olan kimse, Allah'tan korkar, günah işleyemez. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com