Tufeyl bin Amr "radıyallahü arh", Mekke'ye geldi bir gün. Müşrikler hemen etrafını sardılar. - Sakın ha! Muhammed'le görüşeyim deme! - Neden? - Onun sözleri sihirlidir. Seni de büyüler. İnandı bu sözlere. Ertesi gün, kulaklarına pamuk tıkayıp çıktı evden. Kâbe'ye vardığında, Efendimiz namaz kılıyordu. O da gidip, Efendimizin yakınında durdu. Daha doğrusu ayakları götürdü onu oraya. Görünmez bir kuvvetle çekilmişti sanki. Ve olan oldu. Kur'an-ı kerimin bir bölümünü işitti ister istemez. Ve hayran oldu tabii. İnanılmaz bir haz duydu. Kısa bir an bocaladı Dahası, o kelamın devamını dinlemek için dayanılmaz bir istek oluştu içinde. Ama söz vermişti. Onun sözlerini dinlemeyecekti. Kısa bir an bocaladı. Ama sonra, - "Niçin?" dedi. "Niçin dinlemeyecekmişim? Ben, iyiyi kötüden ayıramayacak bir kimse değilim ki. Şairim üstelik. Beğenirsem kabul eder, yoksa reddederim". Attı pamukları kulağından. Dinlemeye başladı. - "Bunlar insan sözüne benzemiyor" dedi içinden. "Bunlarda ilahi bir koku var". Efendimiz namazını bitirip ayrıldılar. O da süzüldü içeriye Tufeyl de gayri ihtiyari takıldı peşine. Yine görünmez bir kuvvetle çekiliyordu. Efendimiz hane-i saadete girdiler. O da gayri ihtiyari süzüldü içeriye. Ve arzetti halini: - Efendim, Mekkeliler hakkınızda öyle şeyler söylediler ki, sözlerinizi işitmemek için kulaklarıma pamuk tıkamıştım. Ama işitince hayran oldum. Sonra rica etti: - O kelamdan biraz daha okur musunuz? Efendimiz bir miktar daha okudular. Tufeyl'in kalbi hidayet nurlarıyla aydınlanmıştı. Arzetti hemen: - Yâ Muhammed! Ben ömrümde bunlardan daha güzel bir söz işitmedim. İnandım ki sen Allahın Resulüsün. Ve "Şehadet" yankılandı odada.