Örnek devlet başkanı

A -
A +

Hazret-i Ömer halife iken, savaşa gidenlerin evlâd-ü iyâlini yoklar, bir ihtiyaçları varsa hallederdi. Bir gece, yine bu maksatla çıkmış, tebdil-i kıyafetle bir evin önünden geçiyordu ki, içeriden bir kadın sesi işitti. Merak edip kulak verdi sese. Kadıncağız dertli dertli; - "Erim savaşa gitti. Biz, aç susuz kaldık evde. Halîfe bu hâlimizi biliyor mu acaba?" diye söyleniyordu. Bunu duyunca yüreği sızladı. Gözleri yaşardı ve oradan döndü eve. Bir çuval "Un"u sırtladığı gibi gelip çaldı o evin kapısını. Kadın çıktı: - Buyurun, kimi aramıştınız? Hazret-i Ömer, sırtındaki çuvalı indirip; - Bunu al bacım. Bir ihtiyâcın olursa, doğruca bana gel! dedi. Ve dönüp gitti. Kadıncağız şaşkındı. Merakla seslendi arkasından: - Ey ihsan sahibi, sen kimsin? O, ağlayarak cevap verdi: - Halîfe Ömer'im! HANIM, NEDİR ONLAR? Bir gün de Bizans'tan elçi gelmişti Medîne'ye. Dönüp giderken, Halifenin hanımı, bir altın borç ederek "güzel koku" aldı ve hediye verdi elçinin hanımına. O da buna karşılık bir kutu "mücevher" gönderdi bu hanıma. Halife, akşam eve gelip de o kutuyu görünce sordu hemen: - Hanım, ne var o kutuda? - Mücevher. - Nereden geldi? - O giden elçinin hanımı bana göndermiş. Halife ciddîleşti birden: - Hayır, bunlar senin olamaz. Derhal beytülmala koy onları! Hanım şaşırdı: - Olur ama bizzat bana göndermiş bu mücevherleri. - Olsun hanım. Sen benim zevcem olmasaydın, sana böyle bir hediye gelir miydi? - Gelmezdi tabii. - Öyleyse bu, Halîfeye gelmiştir. Yâni devlete âittir. Derhal gönder beytülmala! - Peki, başüstüne! O gün mücevherler satılıp, parası kondu beytülmala. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com