Resulullahı seviyordu

A -
A +

Dıhye-i Kelbî "radıyallahü anh", eshabın büyüklerindendir. İman etmeden önce, ticaret için uzak seferlere gider, dönüşte, kıymetli hediyeler getirirdi Efendimize. Çünkü onu çok seviyordu. Resulullah da onu seviyor, iman etmesini istiyordu. Hatta birkaç defa, - Yâ Dıhye îman et! diye teklif etmişti. O, bu tekliflere "Peki" demiyorsa da, "Hayır" da demiyordu. - O da olur yâ Resulallah! deyip geçiştiriyordu... Nihayet, o da imanla şereflendi... Dıhye, küçük Hasan'la küçük Hüseyin'i de çok seviyor, onlara da hediye getirmeyi ihmal etmiyordu. Kendisi fiziken çok güzel ve yakışıklıydı. Cibril Dıhye suretinde Hatta Cebrail aleyhisselam, çoğu zaman onun suretinde gelirdi Resulullaha. Bir gün yine "Dıhye" suretinde mescid-i şerife gelmişti. O esnada Hasan ve Hüseyin, mescidin bir köşesinde oynuyorlardı. Resulullahın yanında Onu görünce çok sevindiler. Onu Dıhye zannetmişlerdi. Oyunu bıraktıkları gibi koşup kucağına oturdular. Veee; - Acabâ ne hediye getirdi? diye minik ellerini Cibril'in ceplerine uzattılar. Çünkü Dıhye, cebinden çıkarıp da verirdi hediyelerini. Lâkin elleri boş çıkınca, Resulullaha karşı mahcup oldu büyük melek. Oracıktan uzandı Cennete. Bir salkım "üzüm" koparıp verdi birine. Sonra bir "nar" koparıp uzattı ötekine. İşleri görüldü Çocukların işi görülmüştü. Koştular oyun yerlerine. Tam yemeğe başlıyacaklardı ki, mescidin kapısında fakir kılıklı bir ihtiyar görünüp seslendi çocuklara: - Ne olur, o meyvelerden bana da verin! Ok gibi fırlayıp bir anda ihtiyarın yanına koştular. Biri elindeki üzümü uzattı, diğeri narı. Fakir, meyveleri tam alıyordu ki, Cibrîl seslendi: - Durun, vermeyin sakın! Geri çektiler meyveleri. - O fakir zannettiğiniz kişi, Şeytandır. Cennet meyvesi haramdır şeytana. Bu ikazla geri döndü çocuklar. Ya şeytan? Rezil olarak terk etti o yeri.