Alaaddin Ali Fenârî "rahmetullahi aleyh, 1400'lü yıllarda Bursa'da yaşadı ve orada vefat etti. Talebesinden biri, yatsı namazını kılmadan yatmayı adet edinmişti. "Sonra kalkıp kılarım" diyor, fakat kalkamayıp kazaya kalıyordu namazları. Bir gün, bu zat gördü bu genci. - Evladım, yatsıyı kılmadan yatma sakın! Ve ekledi: - Namazı kazaya bırakmak çok büyük günahtır. Genç eğdi boynunu. - Peki hocam. Bir daha kılmadan yatmayacağım. Ama o gece yine kılmadan yattı. Ancak korku ile uyandı birazdan. Hani söz vermiştin! Zira hocasını görmüştü rüyasında. Mübarek ikaz etti. - Hani söz vermiştin! Ne oldu? Lakin tekrar uyuyakaldı. Az sonra korkuyla uyandı yine. Büyük veli kızgındı bu sefer. - Haydi kalk! Kıl namazını! Uyandı. Kalkmak isterken yine uyuyakaldı. Üçüncüde daha sert bir ikaz aldı. - Haydi oğlum kalk! Yatsıyı kıl da yat! Ve tekrar etti nasihatını: - Namazı kazaya bırakmak, çok büyük günahtır. Fırladı yataktan. Kıldı namazını. Ertesi gün gitti hocasının huzuruna. Büyük veli onu görünce sordu: - Niçin sözünde durmazsın? Bir daha olmayacak Genç büktü boynunu. - Bir daha olmayacak hocam. Ve sarıldı ellerine. O günden sonra yatmadı yatsıyı kılmadan. Ve şu nasihati unutmadı hayatı boyunca: "Namazı kazaya bırakmak, çok büyük günahtır!.." Gönlüne kazınmıştı sanki. Silinmedi bir daha. *** Bir sevdiği sordu bu zata: - Hocam, çocuklarımıza en önce neyi öğretelim? - Namaz kılmasını. - Dünya ve ahirette saadete kavuşmak neye bağlıdır? - Doğru namaz kılmaya. - Hocam namaz bu kadar mühim mi? - Elbette. Namazsız müslümanlık olmaz. Ve ekledi: - Müslüman demek, "Namaz" demektir.