Saadetlerin başı

A -
A +

Edirne evliyasından bir gönül ehli zat var. Tütünsüz Baba. 1499'da vefat etmiş. Türbesi, Mevlana Kara Rüstem Gazi Camii yanındadır. Her veli gibi, tek derdi varmış onun da: Ahiret. Ahirette azaptan kurtulmayı düşünürmüş sadece. Yalnız kendisinin mi? Hayır, herkesin. Bunun için çırpınırmış adeta. -Ey insanlar dermiş sık sık. Dünya ve ahiret saadetlerinin başı, islamiyyete göre yaşamaktır. Peşinden de, -Unutmayın! dermiş. İslama tam uyan, dünyada da rahat eder, ahirette de. Malınız azalıyor Misafirsiz yemeğe oturmazmış. -Niçin? Diye soranlara, -Misafirle yenen yemekten, kıyamette sual olmayacak dermiş. Önüne gelene ikram edermiş. Öyle ki, yakınları akıl erdiremezmiş bu kadarına. -Üstad! demişler bir gün. İyi de, malınız azalıyor. Cevabı manidardır mübareğin: -Malım azalıyorsa, ömrüm de bitiyor. Bir zaman, kötü huylu bir kişi gelir gider bu zatın yanına. Sohbetten büyük zevk alır. Ancak bir müddet sonra sessizce ayrılır. Yazık oldu zavallıya Onun ayrılmasına çok üzülür mübarek. -Niçin bu kadar üzülüyorsunuz? Dediklerinde, -Nasıl üzülmiyeyim buyurur. O bizden ayrıldı, ama kötü huyları ayrılmadı ondan. Az daha bizimle olsaydı, kurtulabilirdi o kötü huylarından. * * * Bu zat da, diğer veliler gibi saklarmış kerametini. -En büyük keramet, istikamettir dermiş. -O nedir ki? Diye sormuşlar bir gün. -Doğru yolda, hiç sapmadan yürümektir buyurmuş. * * * Talebesine, -Meşguliyet nimettir der, mutlaka bir işle iştigal etmelerini emredermiş. Nitekim, -Evlatlarım! dermiş sık sık. Sizi, geçiminizi temin ederken görmek, cami köşesinde görmekten, bana daha sevimli geliyor