Sıkıntıya katlanmak lâzım

A -
A +

Edirne evliyâsından Ramazan Halîfe hazretlerine, bir gün bir kimse gelip; - Efendim, akrabalarımın verdiği sıkıntılardan bıktım, dedi. Artık dayanamıyorum. Ona şefkatle bakıp; - Kardeşim, insanların üzmelerine dayanmak lâzım, buyurdu. Hele akrabânın incitmesine sabretmekten başka çare yoktur. - Ama sabredemiyorum hocam. - Mutlaka sabretmeliyiz kardeşim. - Neden ki? - Çünkü Allahü teâlâ, Sevgili Peygamberine öyle tavsiye ediyor. - Nasıl? - Meâlen; (Peygamberlerden ülül'azm olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlara azab verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!) buyuruyor. - Yaa, öyle mi hocam? - Evet. Aslında bu sıkıntılar nîmettir. - Nîmet mi dediniz? - Evet, Allahü teâlâ, sevdiği kullarına böyle sıkıntılar gönderir. - Hikmeti ne efendim? - Onlar, bu sıkıntılara sabredince günahlarını affeder. Bu da, "büyük nîmet"tir işte. Sıkıntı, nîmettir Bir gün de dünyâ sıkıntılarından bunalan bir ahbabına; - Kardeşim, dostlara dünyâ sıkıntılarının gelmesi, günahlarının affolması için keffârettir, buyurdu. - Keffâret mi efendim? - Evet. Böyle zamanlarda ağlayarak, kırık kalb ile Allahü teâlâdan af ve âfiyet dilemelidir. Ve ekledi: - Ayrıca Sevgiliden gelen her şeyi, gülerek, sevinerek karşılamalıyız. - Sıkıntı gelse de mi hocam? - Elbette. Hattâ O'ndan gelenlerin hepsi bize tatlı gelmelidir. - Anlayamadım. - Yâni Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, sevene ikrâm ve ihsân gibi olmalıdır diyorum. - Ama bu, çok zor hocam. - Evet zor. Ama seven böyle olmazsa, sevgisi tam olmaz. - Nasıl yâni? - Yâni onun "seviyorum" demesi, yalancılık olur. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com