Siyah nur!..

A -
A +

Mekke'de, herkesin uykuda olduğu bir saatte, bir gölge, duvar diplerine sine sine ilerliyordu. Uzunca boylu olduğu anlaşılan bu tedirgin karaltı, etrafı iyice dinledi. Bir tehlike bulunmadığına emin olunca, önünde durduğu evin kapısını hafifçe tıklatıp, usulca seslendi: - Bilâl! Cevap gelmeyince biraz daha hızlı vurup az daha yükseltti sesini: - Bilal! Bilâl! Bilal uykulu bir sesle sordu içerden: - Kim o? - Benim, Ebu Bekir. Hazret-i Bilâl kapıyı aralarken, - Hayırdır, dedi, gecenin bu saatinde? Hz. Ebu Bekir sessizce içeri süzülürken, - Hayırlı bir iş, dedi. Seni davete geldim. - Ne daveti bu? İslâma davet etti... - İslama davet. Seni İslam dinine davet için geldim. - İslam dini mi? Bu da ne demek yâ Ebâ Bekr? Hem yarın olmaz mıydı? - Hayır Bilâl, olmazdı. - Neden? - Bu, gizli çünkü. Efendinin bilmemesi lazım. Ve başladı anlatmaya: - Bak Bilâl, eski peygamberlere gelen Cebrail ismindeki melek, aramızdan birine vahiy getirmiş bulunuyor. Yani yeni bir din ve peygamber var bu gün. Ben o Peygambere iman ettim. Senin de iman etmeni istiyorum. Ve şöyle devam etti: - Düşün bir kere. Şu putlardan hiç ilah olur mu? Sonra şu kız çocuklarının durumu. Neden utanma sebebi olsun? Neden diri diri toprağa gömülsünler? ? "Üstünlük iman ve ihlasta" - Doğru, ama bu bahsettiğin peygamber kimdir? Ben tanıyor muyum? - Elbette, Muhammed bin Abdullah. Bilal'in siyah yüzüne tatlı bir aydınlık yayıldı o anda. Hazret-i Ebu Bekir devam etti: - Bak kardeşim, zencisin diye seni aşağı tutuyor, köle olarak kullanıyorlar. Halbuki bu dinde kimsenin kimseye üstünlüğü yok. Üstünlük iman ve ihlasta. Parada değil. Bilal yere bakıp düşündü kendi kendine: "Evet, hakikaten Muhammed-ül emin yüksek ahlâklı bir insan. Ebu Bekir yine öyle. Bu ikisinden daha dürüst, daha doğru sözlü biri yok şu cemiyette..." Bakışlarını yerden kaldırdı. - Şeyy, ben de müslüman olmak istiyorum. Ve "Kelime-i şehadet" yankılandı odada. Siyah yüzü nur gibi parlıyordu sevinçten...