"Siz de böyle yapın!"

A -
A +

Hazret-i Mevlânâ, ezâna çok hürmet eder, ne zaman Ezan-ı Muhammedîyi işitse, hemen diz çöküp huşû ile dinlerdi. Talebesine; - Siz de böyle yapın! diye emrederdi. Bir gün şunu anlattı onlara: Belh şehrinde bir kimseyi tanırım ki, her ne zaman "Ezân"ı işitse, hemen işini bırakır, diz üstü çöker ve sonuna kadar hürmetle dinerdi. Bir gün işittim ki vefat etmiş. Tabutunu omuzlayıp, kabristana doğru yürümeye başladık. O ara "Ezân" sesi geldi minareden. Fakat o da ne? Daha ilk "Tekbîr"de tabut ağırlaştı birden. Ve durdu. Bir milim götüremedik. Omuzlarımızda hareketsiz bekledi öylece. İnsanlar şaşırıp; - Böyle ne oluyor? dediler. Derken ezân bitti. Tabut hareket etti yine. Nihayet kabre indirdik mevtayı O ara kabrine teveccüh eyledim. Münker-Nekîr gelip; - Rabbin kim, dînin nedir? diye sormaya başladılar. O anda Hak teâlâdan; - Ey melekler! Bu kul benim ismimi aziz tuttu. Siz de onu aziz tutun! diye bir hitap geldi. Melekler dönüp gittiler. Dünyâ sevgisi Bir gün de Selçuklu Pâdişâhı Sultân Rükneddîn, bir adamıyla bir kese "Altın" hediye gönderdi hazret-i Mevlânâ'ya. Ama kabul etmedi mübarek. - Onları şu çamurun içine at! buyurdu. Adamcağız, saçtı altınları çamurlara. Bunu duyan koştu. Bir "Altın" bulmak için çamurlara battılar. Berbat oldu elbiseleri. Hazret-i Mevlânâ, döndü talebelerine: - Şunlar gördünüz mü? - Gördük hocam. - İşte dünyâ sevgisi de böyledir çocuklar. Girdiği kalbi berbat eder. Gençler sordu: - Yâni dünyâya çalışmayalım mı efendim? - Hayır, öyle değil. - Ya nasıl? - Bilâkis çok çalışın. Müslüman çalışkan olur. Tembellik yoktur bizim dînimizde. - Öyleyse hocam? - Dünyâya çalışın. Ama sevgisi olmasın kalbinizde. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com