Zeyd bin Hârise "radıyallahü anh", henüz çocuk idi ki, annesiyle birlikte uzaktaki bir akrabâlarına ziyarete gitmişlerdi. Yolda haydutlar kafileyi basıp, Zeyd'i esîr aldılar. Sonra da satılığa çıkardılar. Hz. Hatîce'nin yeğeni, onu satın alıp halasına verdi. O da Resûlullaha hediye etti. Efendimiz de âzâd edip evlat edindiler. Zeyd, Resulullahtan bir daha ayrılmadı... Lâkin babası çok perişandı. Küçük yaşta kaybettiği oğlunu merak ediyor, hasret ateşi yüreğini dağlıyordu. Diyâr diyâr geziyor, onu arıyordu her yerde. Ve bir sene... O kabîleden Beytullaha gelenler olmuştu. Zeyd'i orada görüp, babasına haber verdiler. Adamcağız hazine bulmuş gibi sevindi. Ey Kureyş'in büyüğü! Kardeşini alıp, cebini de parayla doldurup koştu Mekke'ye. Oğlunu kölelikten kurtaracaktı. Resûlullahın evini öğrenip çıktı huzûruna. - Ey Kureyş'in büyüğü ve ey Hâşimoğullarının en şereflisi! Duydum ki, oğlum yanınızda köle imiş. Ne olur, onu âzâd edin. Ne istersen vermeye hazırım. Buyurdular ki: - İsterseniz kendisine soralım bu işi. Adam sevindi. - Çok iyi olur. - Sizinle gitmeyi isterse, götürün. Para da istemem. Kulaklarına inanamadı - Sahi mi? - Evet. Ama beni tercih ederse, onu kimseye vermem. Kabul ediyorum - Tamam, kabul ediyorum. Zeyd'i çağırdılar, geldi. Efendimiz onları gösterip sordular: - Bunları tanıyor musun? - Evet. - Kim bunlar? - Şu babam, şu da amcam. - Seni almaya gelmişler. Ne diyorsun? İster onlarla git, istersen benimle kal. İyice sokuldu Resulullaha. - Ölünceye kadar sizinle kalmak isterim. Adamlar şoktaydı! Efendimiz sordular: - Yâ Zeyd! Son sözün bu mu? - Evet ya Resulallah. Bana göre hürriyet, size köle olmaktır. Babası çok duygulanmıştı. Resulullaha teşekkür edip döndü memleketine. Sevinçli ve müsterih olarak.