Sırrı Ali Efendi "rahmetullahi aleyh" İznik'te yetişen evliyadan. Gönül ehli bir Allah dostudur bu zat. Talebesinden biri ziyarete gelmişti bir gün. Oturup sohbet ettiler. Bir ara buyurdu ki: - Su-i zan tehlikeli bir günahtır oğlum. Ondan çok sakın! - Neden tehlikelidir hocam? - Çünkü su-i zannın tövbesi olmaz. - Tövbesi olmaz mı? Neden? - Çünkü su-i zan ettiğini bilmez de ondan. Tövbe edilmeyen günahın cezası da Cehennem ateşidir. Genç çok istifade etmişti bu sohbetten. İzin isteyip ayrıldı. Ancak eve döndüğünde gümüş yüzüğü yoktu parmağında. Evin her tarafını aradıysa da bulamadı. Sonunda yorulup uyuyakaldı bir kenarda. Rüyada hocasını gördü Sırrı Ali Efendi rüyasında gülümsüyordu kendisine. - Ne o evlat, yüzüğünü mü arıyorsun? - Evet hocam, evin her tarafını aradım. - Bulamadın mı peki? - Maalesef hocam, bulamadım. Tatlı bir tebessümle baktı gence. - Ama ben buldum. Ve cebinden çıkarıp taktı delikanlının parmağına. O anda uyandı uykudan. Bir de ne görsün. Yüzüğü parmağında değil mi? Şoke oldu hayretten. Sabah koştu dergaha. Rüyasını arz edecekti. Hocası onu görünce, tebessüm etti yine. - Ooo evlat, bulmuşsun yüzüğünü. - Siz buldunuz hocam. - Evladım burada düşürmüşsün. Yorulmayasın diye taktım parmağına. "Bunu kimseye söyleme" - Ben hayatta olduğum müddetçe bunu kimseye söyleme, olur mu evladım? - Başüstüne hocam. *** Bir gün, yine dergahında gençlerle sohbet ediyordu. Bir ara buyurdu ki: - Cahillik çok fenadır çocuklar. Cehenneme götürür sahibini. - Neden hocam? - Çünkü dinini öğrenmeyen günah işler. Günah ise ateştir. Tövbe etmezse Cehenneme gider. Gençlerden biri sordu: - Hocam kıyamette "Hesap" var değil mi? - Elbette evladım. - Pekii, nelerden sorulacak acaba? - Evvela "İman"dan, sonra "Namaz"dan. - Namaz da iman gibi mühim demek ki. - Elbette. Namaz dinin direğidir evladım. Namaz hesabını veremeyenin diğer hesapları zor geçecek ahirette. - Ya verenlerin hocam? - Öbür hesapları kolay geçer onların.