*** Abdülehad Nûri "kuddise sirruh" *** Suç kimindir? "Abdülehad Efendi" sâhib-i kerâmetti. Bir gün, talebesinden bir hizmet ricâ etti. Üsküdar'da bir işin hâlledilmesi için, Oraya gitmesini istedi bir kişinin. Velâkin vardı o gün çok fırtına ve rüzgâr. Böyle fırtınalarda çalışmazdı kayıklar. Talebeler, bilince bu hâlini denizin, "Peki" diyemediler karşıya geçmek için. Ve lâkin bir tânesi vardı ki talebeden, Üstâdının emrine, "Peki!" dedi o hemen. Abdülehad Efendi, memnun oldu gâyetle. Buyurdu ki: (Evlâdım, git ve gel selâmetle.) Bu hayır duâsını alınca mürşidinin, Gitti Eminönü'ne karşıya geçmek için. Yüze yakın kayıkçı var idi o gün, fakat, Hiçbirisi, bu işe etmedi muvâfakat. Dediler ki: (Evlâdım, baksana şu rüzgâra. Bu fırtınalı günde, kim geçer Üsküdar'a?) Lâkin o, duymuyordu onların dediğini. Yapmaya kararlıydı hocasının emrini. Düşündü ki: "Bu işi üstâdım verdi bana. Öyleyse yardım eder elbette Hak teâlâ. Nihâyet bir kayıkçı, ondaki bu ihlâsı, Fark edip, Üsküdar'a gitmeye oldu râzı. Velhâsıl gidip geldi çok kısa bir zamanda. Hocası memnun olup, dua etti o anda. O talebe diyor ki: (Alınca bu duâyı, Kalbim zikre başladı o an Hak teâlâyı.) "Abdülehad Efendi", bir câmide nasîhat, Ederken, kürsüsüne pusula koydu bir zât. Üzmek için yazmış ki: (Senin "Gavs" olduğunu, İnsanlardan işittim. Söylüyor herkes bunu. Gavs olduğun, gerçekten doğru ise eğer ki, Şu câminin içinde, beni sen öldür peki.) Velîler, hiç kimseyi incitmek istemezler. Onları üzseler de, yine hep affederler. Lâkin onlar, kınından çıkmış "Kılıç" gibidir. Sen gidip o kılıca çarparsan, suç kimindir? O sırada câmide işitildi bir feryât. O notu yazan kişi, düştü ve etti vefât.