"Sultana sizin için gittim"

A -
A +

Vaktiyle iki arkadaş vardı. Nerede bir "Evliya"nın olduğunu duysalar, oraya koşarlardı. Bir gün de "İbni Hafif" isminde bir zatı işittiler. Kerametler sahibi bir velî idi bu zat. İki arkadaş buluşup istişare ettiler: - Bu zatı görmeye gidelim mi? - İyi olur. - Davran öyleyse. Ve çıktılar yola. Uzun mesafeler katedip o beldeye vardılar ve çaldılar kapısını. Hizmetçisi çıktı. - Buyurun! - İbni Hafif hazretlerinin evi mi? - Evet. - Kendisini ziyarete gelmiştik. - Evde yok, Sultanın yanına gitti. Boşuna gelmişiz Gençler "Peki, sonra uğrarız" diyerek ayrıldılar. Ama şoke olmuşlardı. - Sübhanallah! Bir yanlışlık var bunda. - Evet, bir velînin ne işi olur Sultanın sarayında? - Boşuna gelmişiz. Bu duygularla şehirde dolaşmaya başladılar. Bir terzi dükkânının önünden geçiyorlardı ki, terzi, bu yabancıları görünce bastı feryadı: - Hırsızlar! Makasımı siz çaldınız! Meğer biraz önce makası çalınmış adamın. "Hayır, biz hırsız değiliz!" demeye kalmadı ki, iki zabıta memuru yetişti hemen. Ellerini bağladıyıp Sultana çıkardılar. Emretti hükümdar: - Derhal hapsedin! Sultan bu emri verirken, İbni Hafif hazretleri de yanındaydı. Müdahale etti hemen. Yanlış yapıyorsunuz - Hükümdarım, yanlış yapıyorsunuz! - Neden hocam? - Bunlar hırsız değil ki! Sultân, "İbni Hafîf" hazretlerini çok seviyor, sözlerine kıymet veriyordu. Derhal değiştirdi emrini. - Bırakın, çözün ellerini! Gençler kurtulmuştu hapisten. İbni Hafîf, gençlerin kollarına girip çıktı saraydan. Eve doğru giderken sordu: - Buraya benim için gelmiştiniz değil mi? Hayretle birbirlerine bakıştılar. - Evet efendim. - Ben de sizin için gitmiştim Sultana. - Anlamadık. - Sultan, bazan böyle yanlış kararlar veriyor işte. Bunları düzeltmek için yanına gidiyorum ara sıra. Gençler, hakiki bir velînin huzurunda olmanın sevincini yaşıyordu.