Azîz Mahmûd Hüdâyî, hocası "Üftâde" hazretlerine çok hizmet eder. Ne emrederse yerine getirir. Çok duasını alır. Üç sene sonra hocasının emriyle "Sivrihisar"a gider ve oranın insanına ilim ve feyz saçar. Sonra, hocasının emriyle, "Bursa"ya döner yine. Fakat bu gelişinde üstâdını zayıflamış ve sıhhatini bozulmuş görür. Severek koyulur hizmetine. Hocası çok memnundur. Bir gün açar ellerini. - Sultânlar, rikâbında yürüsün! diye dua eder kendisine. Yâni "Sen, at üstünde giderken, Padişah ardınca yürüsün" demek ister. Çok geçmez, vefat eder. Hocasının vefatıyla insanlar Ona yönelirler artık. Zengin fakir, yaşlı genç, hatta sultan, vezir, kumandan. Sultân Birinci Ahmed, Üçüncü ve Dördüncü Murâdlar ve Sultân İkinci Osmân, bu velîyi "Gönül Sultânı" olarak bilir, duasını almaya çalışırlar. Nitekim bir gün, "Sultân Ahmed Hân", Üsküdar'a geçtiğinde bu velîyi görür birden. Kendisi at üstünde, O ise yaya yürümektedir. Derhal yere inip edeble yaklaşır. - Ey kıymetli üstadım! der. Lütfedip binseniz. Atım emrinizdedir. Dönüp bakar ki, cihân sultânıdır böyle söyleyen. Kabul eder teklifini. Çünkü hocasının sözünü hatırlamıştır o anda. Nitekim "Sultanlar rikâbında yürüsün!" diye dua etmiştir kendisine. Padişah, bindirir Onu atına. Kendi düşer rikâbına. Yâni ardınca yürür. Hüdâyî hazretleri, at üzerinde biraz gidip, sonra durur ve; - Bu teklîfinizi bir sebeple kabul ettik, buyurur. Sultan merak eder. - Hangi sebep efendim? - Üstâdım, bir gün bana; "Sultânlar rikâbında yürüsünler" buyurmuştu. Hocamın o sözü yerine gelmiş oldu. Sonra iner attan. Yürüyerek evine gider. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com