Yıl, 1453, mevsim bahar, aylardan nisandı... Genç Padişah, Bizans önünde kurdu karargâhını. "Âlimler ordusu" da yer almıştı yanında. Hocası "Akşemseddîn", "Molla Gürânî" , "Molla Fenârî", talebeleriyle birlikte geliyor, Padişaha cesâret veriyorlardı. Savaşlarda bir şey vardı Türk'ün töresinde. Genç padişah bunu yaptı önce. Yâni İslâmı teblîğ etti küffâra. Ama reddettiler. Eh, vebal kalmamıştı artık. Ve başladı muhâsara. Genç Fâtih emretti bir paşasına: - Var hocama sor! - Neyi sorayım sultanım? - Zafer bizim midir, onların mı? Paşa gidip sordu büyük velîye. Cevap müsbetti: - Ümmet-i Muhammed'den bu denli er, kumandân, velî, bir kâfir kal'asına müteveccîh olur da, Hak teâlâ fetih müyesser etmez mi? Bu cevâp tez ulaştı Sultâna. Ancak bu, tatmin etmedi kendisini. Sarâhat istedi. Fethin vaktini bildirsin Paşayı, tekrar gönderdi hocasına. - Git, rica et. Fethin kesin vaktini bildirsin bana. Akşemseddîn, murâkabeye daldı. Kırık kalple yalvardı. Sonra başını kaldırıp; - Mayıs yirmidokuzda, seher vakti, şu yerden taarruza geçilsin! buyurdu. Ve ekledi: - Allahın izniyle Bizans o gün fethola. Şehrin semâsı, ezân sesleriyle dola. Fethin târihi de belli olmuştu. Ancak küffar, kalın bir "Zincir" çekmişti Haliç'e. Genç pâdişâh, bunun da buldu çaresini. Karadan, kızaklarda kaydırıp indirdi denize gemilerini. Hücûma geçmek için bir mâni kalmamıştı artık. Bir buçuk aydan beri kuşatma sürüyordu. Ve tarih, "Mayıs yirmiyedi"yi gösteriyordu. Ve ertesi gece... Bütün ordu el açtılar yüce Mevlâ'ya. "Feth-i mübîn" için yalvardılar. Pâdişâh mı? O da çadırında, gizlice yalvarıyordu. Yalvarırken de ağlıyordu. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com