"Tâhâ-yı Hakkârî" ki, çok büyük bir velîdir. Doğu Anadolu'yu, yıllarca etti tenvîr. O, bir gün buyurdu ki: (Bu dünyâ bir "İmtihân". İnsanlar birer "Yolcu", dünyâ da sanki bir "Han". Ömür, "Tren" misâli, hiç durmadan gidiyor. Bâzıları binerken, bâzısı da iniyor. İnsan, doğduğu vakit binmiştir bu trene. Sırası geldiğinde, inecek elbet yine. Dünyânın fâniliği belliyken pek âşikâr, İnsan kurabilir mi uzun boylu plânlar? Zîrâ buyuruyor ki, Kur'ânda cenâb-ı Hak: (Gönderdim bu dünyâya, sizi "Fâni" olarak. Veririm mal ve evlât misâli nîmetleri. Fakat bilesiniz ki, alırım tekrar geri. Akıl, fikir, hâfıza, zihin, zekâ, nâtıka, Hem diğer organlar ki, hepsi birer hârika. Bütün bu kemâllerle süsleyip onu gâyet, Kulun irâdesine teslîm etti nihâyet. İşte bu çok muazzam bedeni, bizim artık, Kullanmamız için de maksadına muvâfık, İhsân edip gönderdi, Kitap ile Peygamber. "Böyle kullanın!" diye, verdi bâzı emirler. Bu ahkâm mûcibince kullanırsak onu biz, Ancak o makineden olur istifâdemiz. Nitekim dünyâda da, mevcuttur böyle bir hâl. Meselâ bir fabrika, bir "Âlet" etse îmâl, Çok basit olsa bile çıkardığı o âlet, "Kullanma şeklini" de gösterir onun elbet. Yine alındığında eczâneden bir "İlâç", Târifesine dahî olur elbet ihtiyâç. Çok basit bir âleti kullanmak için bile, Kullanma tâlimâtı gerekirse, hâliyle, Gâyet muazzam olan bu beden için dahî, Bir "Emir ve tâlimât" îcâb eder tabii. İşte, bedenimizi yaratan cenâb-ı Hak, Onu, maksada uygun ve faydalı olarak, Kullanmamız için de gönderdi bir tâlimat. Buna "Kur'ân" denir ki, uyanlar eder rahat. O emirlerin hepsi "Din"dir, "İslâmiyet"tir. Kim ona tam uyarsa, sâhib-i saâdettir.) > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com